Vakitler ocağı gösterirken karla olan savaşına yenik düşmüş olan koca şehirde otobüs terminali tıklım tıklım yola düşecek yolcuları kucağına almış vaziyette yerli yerinde durmaktaydı. Çanakkale için biletini almak üzere yazaneye girdi
-Gece 11 Çanakkale arabası için bir bilet alacaktım
-Bay ? Bayan? dedi beyaz ruhlu, gömlekli ve lacivert gözlü, kıravatlı gamsız biletçi
-EE bay lütfen Dedi hiç anlamıyordu sadece otobüs yazaneleri ve tuvalet kapıları dışında erkeklere aslında erkek denirdi bay değil. Misal bay dedikten sonra yere biletini düşürse biletçi ona "Bayım biletinizi düşürdünüz" demezdi. Yada tuvalet çıkışı para vermeyi unutsa kolonyacı adam "hooop bayım parayı vermediniz".de. Her ne hikmetse dublaj Türkçesi bu iki sektöre sızmıştı. Pazardan alma üzerinde şanel yazan çakma çantası onda hiçbir anlam uyandırmıyordu zira bunun bir marka olduğundan bile bihaberdi seninki. Oturdu birazdan tıklım tıkış olacak çorap kokulu servisi beklemek üzere, bir ara yanındaki adamın gazetesine bakadurdu. Arada bir futbol içerikli gazeteler alırdı. Okumaya dair hepsi buydu. Bekleme salonundaki insanlar dışarıdaki kar fırtınasında üşüyüpte bir anda sıcak salona geçmelerinden itibaren rehavete giriyorlardı. Buda terminal koğuşlarında az rastlana gelen bir sessizliğin oluşmasıyla son buluyordu. Derken aniden gelen bir ritmik ses duyuldu
Tak tak tak tak tak tak içeriye yerküreden öfkesini çıkarırmışçasına topuklu ayakkabılarına basan, saçları yıllardır en kaliteli şampuan ve bakım malzemeleriyle seviştirilmiş, üzerindeki kıyafetler sıradan halk için kostümmüşçesine anlam taşıyan, sırf klanist bir mantıkla gönderildiği bale kurslarından iskeleti üzerine örülen yerinde kas tabakasıyla vitrin mankenlerine ölçü verilecek hatlarda lakin kovboy filmlerinde en çetin silahşörün bile dizginleyemediği at vahşiliğinde ve fakat asalette genç bir kadın girdi. Cildi lüferler kadar pırıl pırıl, bellikli bakım müptezelli, estetikten yoksun yüzü çocukluğundan beri aldığı yerinde beslenme ile dinç, sıktığı parfüm derseniz bir taşralı için mimari şaheser sayılan Avcılar Otogarı için bir ilkti.
Derken lacivert gözlü, kravatlı ve beyaz ruhlu, gömlekli biletçiye yanaştı.
-Bu akşam 11 Çanakkale otobüsü için yer ayırtmıştım dedi hiddet kokan bir dille
-Bayan isminiz nedir? Dedi biletçi
-Bana bayan değil hanımefendi diyeceksin size traning departmanınız öğretmiyor mu bunları hayret bir şey yahu zaten uçuşum cancel olmuş cinlerim tepemde!!! derken harbi şanel logolu çantasına bir eliyle sıkı sıkıya sarılmıştı. Bolşevik ihtilalinden kaçan soylu rus kadınları edasını üzerinde tutmaya çalışarak.
Senin taşralı oğlan kadının çantasındaki amblemle kendi çantasındaki amblemi zihninde kıyaslarken diyaloğa ortak oluverdi
-Doğru söylüyor hanımefendi bana da “bay” yazıyorsunuz oraya bir yere ama bayım diye hitap etmiyorsunuz!!!
Bir daha yaşamları boyunca hiç karşılaşmadılar ne biri Ezine Pazarı’na gitti ne öteki boğazdaki lüküs kulüplere…
Cumhur Ç.
Vahşi Kent Soylu Kadın ve Taşralı Kibar Erkeğin Karşılaşmaları
Bazen öyle tesadüfler olurki bir daha hiç olmayacağını biliriz.