Uyandım.
Uyuşmuştu kolum,
başın kolumda uyuyordun.
Kıyamadım uyandırmaya.
Uyudum
Uyandım.
Başın hala kolumda uyuyordun.
Uyudum.
Uyandım.
Sen başın yastığında uyumaya devam ediyordun.
Usulca kalktım yanından.
Kolum hala uyuşuk,
Başımda kan kırmızı bir 1980 DOLUCA ağrısı.
Hafif bir akşamdan kalmışlık.
Oda sen kokuyordu,
Kolum, yastığım, yatağım
Ben bile sen kokuyordum.
Tenime ve tüm hücrelerime sinmiştin.
Nefes alırken seni soluyordum.
Sen yeni hayat kokuyordun.
Tüm giysiler savruldukları köşelerde
darmadağın uyuyordu.
Devrilmiş bir kadehten akan şarap, şişesini arıyordu.
Firari bir ışık, odaya sızmıştı perdenin aralığından.
Saçlarını okşuyordu, sırtını.
Dalgalanmış çarşaflar arasında teninle oynaşıyordu.
Tenin bir yağmur damlası misali duru.
Çiğ yağmış yapraklar gibi saçların ıslak,
Bir bebek kadar sessiz soluğun,
uyuyordun.
Buğulu cama vuran aksini seyre koyuldum.
Nazar değer derdi anneannem,
uyurken seyredersen bir bebeği.
Korktum, camı açtım. Kayboldu aksin.
Hüzünlü bir sonbahar kokuyordu hava.
Denizin dalga sesleri karışmıştı sabahın telaşına.
Bir kedi miyavladı.
Bir martı kondu karşıki dama ıslak kanatlarıyla.
Çocuklar okullarındaydı, babalar işlerinde, anneler mutfaklarında.
Çatal bıçak sesleri, yemek kokuları, çöp torbaları sarmıştı sokakları.
Uyanmıştı herkes çoktan.
Bir tek bizim gibi sevişme sarhoşlarıydı
duymayıp sabahın zilini, yaşama geç kalan..
Sen başın yastığında çırılçıplak uyumaya devam ediyordun.
Kıyamadım uyandırmaya.
Süzüldüm usulca yatağa.
Biz uyuduk.
İstanbul uyanırken sabaha.
04/10/2002