Üşüyorum.
Öyle bir ayaza kesti ki içim.
Donar saksıdaki menekşeler koklasam.
titrer bir kuşu avuçlarıma alsam.
Ağlamak istesem,
çığ düşer göz pınarlarımdan.
Ve
hep seni hatırlatır, üstümüze zamansız inen kar.
Kar’a bulanır tüm düşünceler.
İçim kar…
Dışım kar….
Hissediyorum.
İncecik biz buza yatırıyorlar yüreğimi.
Sızlıyor derinden bir yer.
Hayalin donuyor gözbebeklerimde yavaş, yavaş
Nasıl çözülür buz tutan bir yürek ?
Bilmiyorum.
Düşündüklerim.
Düşündüklerimden bir tipide kayboluyorum.
Kaybolmuşluğun kıyılarında,
utanıyorum.
Düşünüyorum.
Ah cesaret ister yapmak düşündüklerimi.
Gel gör ki oda bende yok.
Yoklukların kıyısına gömdüğüm düşüncelerimde
Üşüyorum.
Düºünce arifelerimde,
buz tutmak bir dere kenarında,
sonra erimek ilk çıkan güneşle
karışmak toprağa.
yada
sensizliğin açtığı ilk kapıda yok olmak var aslında.
İlk gördüğüm kadınla yatmak,
biraz açık saçık konuşmak var.
Ve
sayılmayacak kadar çok öpülmüş dudaklarındaki, ucuz şarap tadına inat,
seni anlatmak var biraz da.
O kadının ğöğsünde hıckıra hıçkıra ağlayarak.
Düşünmeden bu kez
“Seni özledimleri “ çıkarıyorum bu gece kilitlediğim sandıktan.
Bir camdan süzülen küçük su damlacıklarının
hüzün buğularına saklıyorum seni.
Damlacıklar ellerin önce,
Sonra gözlerin oluyor.
Ürkek,
Kırılgan,
Naif….
Bir kar tanesinin eriyişinden var ediyorum seni.
Saçlarında beyaz kelebekler uçuşuyor lapa lapa.
Ürker diye kelebekler,
korkuyorum saçlarını okşamaya.
Her dokunuşum sana
yokluğun varlığı doğuruşu en sancılısından.
Bir pervanenin ölüme kanatlanışı, mum alevlerinin en ateşli dansında.
Bir ipek böceğinin kozadan çıkışı bir uçunu kemirdiği dut yaprağından.
Gözlerine çektiğin sürmelerden kara geceler .
Zift,
katran,
zifir koyuyorum yanlızlığın adını…
Zifir renkli odalarda mine işli buhurdanlıklarda tütsülenirken kokun,
beyaz bir ölüme uzanıp,
seni düşünmediğimde,seni düşünmediğimi düşünüyorum.
Ve
yatakdaki izine sarılıp uyuyorum.
Uyanıp bazen,
niyesi yok.
Düşünüyorum.
Buz gibi ruha sunduğun ateşten bir yüreği
Buz ve ateşin sevişmelerini.
Seni .
Beni.
Akrebin kendini sokuşu gibi korkusuzca,
ölümüne ateş ve buz gibi dans edişimizi.
Buzun her dokunuşunda ateşe,
nasıl damla damla eridiğini.
Nasıl titreyip, nasıl aktığını.
Nasıl yok olduğunu mutlulukla ,
şehvetle,
ihtirasla.
Ve nasıl yandığını ateşten ateş.
Ve nasıl yeniden var olduğunu bir göl ortasında.
Biz imkansızı yaratırdık tüm sevişmelerde.
Ateş de yanardı,buz da.
şimdi üşüyorum.
Kapat pencereleri.
Boşalıyor zincirlerinden kendime verdiğim sözler.
Pişmanlık fırtınaları kapıda .
Kar olup düşeceğim avuçlarında erimek uğruna
Ateşte Yanar Buzda
Akrebin kendini sokuşu gibi korkusuzca, / ölümüne ateş ve buz gibi dans edişimizi / Ateş de yanardı,buz da.