Sükûnetimden taşar tezkereyi almış kelimeler,
Karışır sivil hayata, ruhumu terk eder
Çözer prangalarını olur ferahnâk
Kutlu kapılardan iş’ar eyler kelimeler.
Bir yolcuyum azığım var kuru yavan,
Gölgelik altında buldum bir savan...
Bulutlar gökteyken ayan beyan,
Ben maşukun gölgesine hasretim…
Pejmürde halimle İsmini sayıklarım,
Vehimden vecibeleri ayıklar da ayıklarım.
Arınmışlığın safiyane resmini ararım,
Elime biriken her taşın altında…
Süvariler geçer tozu dumana katarak,
Esirler bezgin yürür, yalın ayak, başı çıplak.
Sızdırır namusu, ar damarında ki çatlak!
Esefa rüzgârı dolaşır dört etrafımda,
Yüsra ile yümna el yordamına dûçar kalır
Gözler bin parça, gözler kör, gözler sağır,
Yalnız yordam kaldı, yol pusulası çok ağır!
Yesrib nerede? Medine özlemimdeyken?
Şeceremi okur Münadi, telaffuzu billurdan,
An be an ismim söylenir vaktin kucağından,
Çağırılırım, yürür ayaklarım usul usuldan
O vakit hatırlarım ki, aşikâre bildiğim yollar!
Akıbetim, Ahvalim, Kehkeşanlara takılır.
Ferengis sual eder, Süheyl davudi yanıtlar.
Reca ve Havf’ın kutlu kanatlarında ümidgâh
Bir Samanuğrusu’na, tıflâne sevinçlerim karışır!
Bedia Belkıs BALCILAR