tek hücreli gibi görünen bi yapıya sıkışmış biçimde
her daim biraz kalabalık
her daim biraz yalnız,
toteminin boynuna inci kolye asmayı bırakan
yaşlı bi şımarık gibi
bazen kendime dönüyorum,
dişlerimi bırakırken kirli bardağa,
dilimde sıkışan zamanı izliyorum.
umut bir batıl inanç ve zaman kürk giyen bir kaz.
işte o zaman yakınlaşıyor evren
ama benim gölgem düşmüyor hiç bir yere.
anlamaya,anlamlandırmaya çalışıyorum.
hiç yorulmadığımda kendimi kötü hissediyorum.
buna benzer haller içinde gidip gelirken
tek kelimelik bir cümleyle doğruluyorum olduğum yerden..
-doğru-
doğru olanla gerçek olan arasındaki o çelişik çizgide
incelen bileğimi burkuyorum..
siktirret fazla saçmaladım diyerek yanımdakine.
vitrinlerden düşen biblolar kırıldığında üzülmem
ve kırmızıya boyadığım tırnaklarım da..
-ama algımın zen zincirindeki her çatlak için bir tanrı kurban edebilirim-