Blanch

yazı resimYZ

her yazının tarihi noktası konduktan sonra başlar.
Milli buhranın kabız insanı nokta koymaktan kaçınır itinayla
çünkü hiçbir hikayede aklayamaz kendini geçmişinden.

Dean Martin filmlerini severim
hele Jerry lewis ile olanlarını.
Salon komedisini kendi ruhsuz odalarıma böler
fragmanla oyun oynarım.
asık yüzlü bir reklam gibi alman gerekeni söyler
vermem gerekenden hiç bahsetmem.

Ben mi.
Adım Blanch.
ödünç yaşam acentasında gölge tamircisiyim .
güneş emekliye ayrılırsa
bende hayatın bahşettiği
büyük ikramiyemi alıp kuzeye taşınıcam.
kuzeyi düşlerken
hep çok sevimliyim

Birkaç yaşım var.
Biri diğerinden iki yaş büyük,
öteki dört yaş küçüğüm.
Yerli bir kabile arıyorum
yerli malı haftasını kutlamak için.
Bunun yaşımla bi ilgisi yok.
Yazdıklarımın da parmaklarımla...
birkaç yaşım var
büyüyüp
küçüldüğüm

dünyanın şeffaf rahminden toprağa dökülen mavi,
sonsuzluğun hünerli kucağında özgürlüğü harcarken,
deniz bulaştırmış yüzüme.
Daha çocukken.
Tuzlu suyu hiç sevmem.

eskiden gözlerimden başlardı dalgalar dökülmeye,
vasat bir ruhun çok eşli kıyılarında çırpınırken
yaşımı unuttum ben .

birkaç yaştan biriyim.
Adım birkaç kişiden biri.
Mesela blanch

Hiç evlenmedim.
Hiç çocuğum olmadı
Birkaç adam sevdim
bir kaç kadınla yattım

kaç müttehit eskittim hiç bilmiyorum
sanırım artık pek saymıyorum
masmavi bir evrende
ketum bir varoluşu kucaklarken
soyundum düşlerimi.
Ayazla da böyle tanıştım.
İki bira içip ayrıldık.
İncelen bileğinden başladım öpmeye veda ederken
İnceldiği yerden koptu
tükürdüm.
aklımla vedalaştık

ilk cinayetim geçersizdi...
-soğuk ve mesafeli ellerin hiçliğe dokunduğu buzdan bir ülkenin ilk yalnızı bendim-
..bu yüzden....
ve
özgürlüğü kemiren azı dişim kırıldı..
tam dört yerinden

Plastik sanatın üç boyutlu şeytanı
içimdeki cehenneme kat çıkarken
taşeronla kavga ettim.

güneşten bulaşan sarı bir vebayla kucaklaşmak nedir bilirim..
o ilk ışığın peşine düşen arsız bir kaplumbağa gibi yolları yarılamak ya da.
delirirken
yorgunluktan ağlarken
.

Kibirli sayılmam
biraz alınganım hepsi bu
Birazdan ne anlıyorsan artık
olsun
neşeli bir metafora dönüşen dün ,
sarı sıcak bir kızın yaşam telaşını saklamayı başardı.
-Artık tanımadığım bir hayatın içinde kadim bir paragraf bile olabilirim-

Derken aynada başka birini gördüm.
Bana benzeyen

üçüncü sayfa haberlerinde çıkan
sapkın bir baba gibi,
suretinin görebilen yanlarına koyu çizgiler çektik.
En masum oydu.
İlk onun gözlerini kapadık..
ilk yalnızın
ilk düşüğü
ve ilk düşkünü bu hayatın
ters dönen bir aklın zina özlemi gibi içime aktı

en yüksek desibelden bağırdım.
Benim hiç kan hücrem yok.
hücreleriyle meşhur bir memlekete ihanet sayıldı bu.
Birkaç duvar satın alıp kendime,
bir tünel açtım kendi içimde.
kaçmak için hepinizden.
yine olmadı

Adım blanch

Boğazımda saklayıp her bir çığlığı
sevişirken sayıkladım hep
sonra kırmızı oldu dünya,
renk körü oldum..

ben o bakir tanrının saçlarından çaldım yeşili
kendine uzanan merdivene tırmanırken öldü elleri .
tırnaklarından başladım gömmeye.
aklımda ki ilahi sır,
kara kutularını boşaltıp ceplerinden
ergen bir huzuru işaret etti.
yaşamak bıyıkları yeni terleyen bir rüya gibi.
ilk yalnızın
ilk rüyası
ve o dil altı öykünün, noktasız macerası

ve
çok renkli bir haylazdan çaldığım
gökkuşağına binip uzaklaştım.
Birkaç mil sonra
aranızdaydım

her yazının tarihi noktası konduktan sonra başlar.
miladıma mühür vurup
kendimi yarıladım.
biraz müptezel müzik
biraz cinaslı bira
derken
zıvanasına küsen bir fırttı sanki dünya

Adım blanch
yaşım bir kaç kişiden biri

Başa Dön