Tanrı'yı Ağlatan Fahişe (1. Bölüm)

Ne mutludur suçsuz bakire dostları unutulan dünyada dünyanın unuttuğu...

yazı resim

Kadının gürültüden ürkmüşçesine bir hâli vardı. Korku ve endişenin mimiklerinde yarattığı büyük kaosla delikanlıya son olarak adını söylemiş ve tedirgin adımlarla sokağın çıkmaz yönüne doğru ilerlemeye başlamıştı. Delikanlıysa işittiği ismin zihninde oluşturduğu tedailerle oracıkta kalakalmış; ayakları kaldırıma, gözleri ise kadına çivilenmişti adeta. Şaşırmış kalmıştı delikanlı, ne yapacağını bilemiyordu. Çaresizliğin korkuyla harmanlandığı bir lisanda “bu imkânsız” diyor ve sözlerinin gerisini bir türlü getiremiyordu.

Oysa kadınla karşılaştıkları ana kadar her şey olması gerektiği kadar olağandı, hatta “altı üstü bir kahpecik” diyerek geçiştirilebilecek kadar sıradandı kadın. Öyle ki, saçlarını omzuna, kokusunu sokağa yayan, bütün yapay duyguları makyajında barındıran ve teklif ile ısrar etme arasında asla denge kuramayan 50$lık fahişelerden farksızdı kadın. Ve diğerlerinden farkı olmayan bu fahişenin karşısında delikanlının da tavrı her zamankinden farksızdı.

Alışagelmiş her şey kadının ilk teklifiyle bir anda altüst olmuştu. Kadın, delikanlıya öyle bir teklifte bulunmuştu ki delikanlı bu teklif karşısında büyük bir tedirginlik yaşamış tıpkı adını duyduğu an gibi belli bir süre bilincini kaybetmişti. Her ne kadar delikanlı, bu şeytani teklifi “ilgi çekmek” olarak değerlendirmiş olsa da gözbebekleriyle gizliden gizliye istavroz çıkarmaktan ve İsa’ya sığınmaktan kendisini alıkoyamamıştı. En az kadının anlattıkları kadar delikanlıyı dehşete düşüren o duyduğu isimdi. Delikanlı çivilenip kaldığı yerden “hayır, bu olamaz, bu imkânsız” dese de olabilirlik endişesi ve bilinmeyenlerin içinde korkutan çürüyordu. Doğruydu ki bütün korkular; endişelerin rahminde bir cenin oluyor ve sonra bilinmeyenlerin beşiğinde büyüyordu. Delikanlıyı serapa saran endişelerin şiddeti giderek artıyor ve delikanlı prematüre bir doğumla korkuyu kucağında buluyordu.
Elbette şiddeti artan sadece delikanlının endişeleri değildi, sokağın girişinden gelen gürültünün de şiddeti giderek artıyordu. Delikanlı, asayişin ihmale geldiği bu dar sokaktan kurtulmak ve bir an önce evine gitmek istiyordu. Gitmeliydi bir an önce ki kadın kokusu taşıyan sokakların gece yarınlarında tekin yerler olmadığını gazetelerin 3. sayfa haberlerinden okuyordu. Hani koşarcasına birkaç adım atsa köşe başına ulaşabilir ve atik davranıp köşeyi hemen dönebilirdi. Ya sonra? Sonrasını düşünecek bir durumda değildi delikanlı.

Başa Dön