Tanrı'yı Ağlatan Fahişe (3. Bölüm)

Ne mutludur suçsuz bakire dostları unutulan dünyada dünyanın unuttuğu...

yazı resimYZ

Delikanlı odasının kapısına dokunduğunda gözleri dolu doluydu. Korkunun fırtınası çaresizliğin siyah bulutlarını taşımıştı gözlerine. Ne de haklıydı büyükbabası, çaresizliğin en acımasızı korkudan kaynaklanan olanıdır, derdi her zaman.
Eve girdiğinde kendisini biraz daha güvende hissetmişti, ama sokakta yaşadıklarını üzerinden bir türlü atamıyordu. Hele o yol… Hiç bitmeyecekçesine uzamış, sanki attığı her adım kendisini evinden daha da uzaklaştırıyor veya birileri evi yerinden söküp millerce öteye taşıyor gibi olmuştu. Delikanlı bir şeyi anlamıştı ki bu gece herkes bir şeyler taşıyordu: kadın büyük bir muamma, o iki adam büyük bir öfke, kendisiyse büyük bir korkunun yanında yaşanlara anlam verebilmek için çeşit çeşit sorular taşıyordu.
Antreden salona geçerken gözü aynaya takılmış, aynada kâbus renkli yüzünü görünce korkmuştu. Yanaklarında kan lekelerini ellerine tükürüp silmek istediğinde ellerinin de kanlı olduğunu gördü; kirli suyla temizlenir miydi hiç… Lavaboya gitmeden direkt odasına çıkmak istedi, umursamadı hem ellerinde ki hem de yanaklarındaki kanları… Salona garip bir bakış atarak merdivenlere doğru ilerlerken gözlerinin önü kararıyor, tansiyonu gittikçe düşüyordu. Bir taraftan sağ elini alnına koyarak kafasına destek veriyor bir taraftan da tırabzandan tutunarak bedenine destekte bulunuyordu. 2 gün boyunca hiçbir şey yememiş olması ve yaşadığı psikolojik gerilimler delikanlıyı oldukça yıpratmıştı. Vücudunun artık kendi kendini tüketerek ihtiyacını karşıladığının sinyallerini algılayabiliyordu.
Delikanlıyı bu durumlara düşüren şey 2 gün önce yaşadığı olaylardı. O günden bu güne değin her şey sarpa sarmış, bütün seküler hadiseler delikanlının başına gelmişti. Gelen her felaket ardından gelecek felaketlerin rezervasyonlarını yaptırıyordu. Delikanlı bütün olasılıkları değerlendirse de iğne deliğinden kervanlar geçirse de bir çıkış yolu bulamıyordu. Artık bu olaylardan kurtulmak adına tek bir seçeneği kalmıştı. İntihar etmek…
Evden çıkmadan önce içinde bazı tereddütleri vardı, intihar öyle kolayca hecelerine ayrılabilecek bir kelime değildi elbette. İçinde gelecek ve geçmiş zamanların eklerini ihtiva eden, hayallerin ve hatıraların arasına sıkışıp kalan bir kelimeydi intihar. Doğruydu ki hatıralar ve hayaller için tereddütte kalmak yaşamın ve ölümün ortak paydasıydı. Ama artık delikanlı kararlıydı, intihar etmek onun için tek kurtuluştu. Fahişenin söyledikleri ne yazık ki doğruydu.

Başa Dön