16/06/2000
Öylesine geçtiğim, geçirdiğim hatta hüzünle geride bıraktığım günde olduğu gibi yine yabancısıydım bu şehrin ve yine yalnız! Dün akşam güneşi altında yürüdüm biraz, şehrin en çok tercih edilen sokaklarında. Herşey ve herkes bana yabancı, uzaktı. Tanıdık simalar gördüm; beni hiç anlayamayan, tanıyamayan yabancı simalar. Önemsemedim. Tek tanıdık; seninle ayrı yarı otursakta yolculuk ettiğimiz tramvay ve karşıdan karşıya geçerken baktığımız ışıklar, yine yeşil. Geride bıraktığım her yere ve şeye garip bir hüzün ile birlikte sevinç bıraktım. Karanlık sokaklarda boğuluyordum.
Caddelerin kalabalık karanlığında seni görme ihtimalim yoktu, postacının ümit dolu mektubunu gönül kutuma bırakması da olanaksızdı, biliyordum.
Düşünüyorum da, beni anlamadın, senin için ağladığımı da duyamadın, senin için ettiğim duaları da hissetmedin yüreğinde, sevgimi de hak etmedin belki. Sonu düşünmeliyim son bir kez daha değil mi? Bu acıyla da yaşamaya alışırım, seninle dopdoluyken sensiz yaşamaya alıştığım gibi demeli miyim ki?
Her zamanki gibi umursama beni!..
Ve yine gece; kendinden yanmalı kandillerimi karşıma almış dertleniyor, dertleşiyorum. Korku doldu yüreğime. Beni korkutan gecenin karanlığımı, acınacak bazen de gıpta edilecek yalnızlığım mı yada seninle dopdoluyken sensizliğim miydi bilmiyorum?..
...
Seni düşünürken uyuya kalmışım, tutulmuş her tarafım; sana!
Seni düşünürken uyuya kalmışım, tutulmuş her tarafım; sana!
Geride bıraktığım her yere ve şeye garip bir hüzün ile birlikte sevinç bıraktım. Her zamanki gibi umursama beni!..