SANA ÖLDÜN DİYEMEM
AMA BEN ÖLDÜM
Bir dua mırıldanıyorsun
göğe seccade dayamış
gözlerin bitişiyor gözlerime
gülümsüyorsun...
Üşüyorum çünkü
çünkü ısınmam gerek
yanaşıyorum biraz daha ellerine
ellerine sıcacık
ellerine dualı
elerine
ellerin
üşüyorum...
Üşüyorum hava sıcak
geçiyor önümden
iki kız
yarı hüzün
yarı çıplak
telefon ediyorum sana
sana telefon ediyorum
telefon tellerinde kuşlar üzgün
hastasın....
sonra sesin
/sesin ne kadar üşütüyor beni bilsen/
tireşiyor
titreşiyor
hüzün ağırlaştırmış kuşları bütün
düşmüşler
titreşen benim
telin ucunda
yoksun...
Olanca ağırlığıyla kuşlar
Fatih'de, yağmurlu bir günde
başıma konmuşlar
eğiyorum başımı çaresiz
başımı eziyorum
hızlı hızlı yürüyoruz
başımı eğiyorum
eziyorum başımı
görmüyorsun...
Bizim okulda da yakacaklarmış hayayı Fahri
belki
o küçük mescidimizi de
mikroskoba tutarlar
kimbilir
ve görmezler
hala ders aralarında
koridorlarda
-ki bilirsin irin sızar duvarlarından-
ona koşan
aksimizi
üstelik duvarlarında çivilidir gözlerimiz
bilmezler
fakat sen, sen
s.......üşüyorsun
Bak ne diyeceğim dinle
başımda fırıl fırıl dönerken dünya
Sultanahmet' de, kitap fuarında
Ömer'le karşılaştım Fahri, dün
ellerinde dua
gözlerinde hüzün
yaktı bütün bildiklerimi
yaktı göğsümdeki son
heves dolu nefesi
yaktı bütün
fakat sene, sen, s.......dinelemiyorsun
acı bir
soğuk bir
yaraladı beni
ölmüşsün...