Sıradan bir gündü. Sabah zoraki açtı gözlerini. Birkaç saatlik bir uykudan sonra kendine gelmesi zor olacaktı.Yüzünü yıkamadan çaydanlığı ocağa koydu. Çay kaynayana kadar biraz daha uzanayım diye geçirdi içinden. Başını yastığa koydu. Kulağı çaydanlığın sesindeydi.
Yolda buldu kendini. Otobüse bindi. Bu sabah her şey çok farklıydı. Alışılmışın dışında herkes güler yüzlü, herkes mutluydu. İçinde müthiş bir çalışma aşkı duydu. Bugün yarım kalan işlerin hepsini bitirip rahat bir nefes alayım. diye geçirdi içinden. O sırada otobüse dünya güzeli bir kız bindi. Kumral saçları kıvır kıvır omuzlarına dökülmüştü. Ela gözleri oturacak yer aradı. Yanımdaki koltuk boş diye düşündü. Genç kız önce kararsız kaldı, baktı ki başka yer yok, oturdu delikanlının yanına.
Nedensiz bir heyecan duydu. Yoksa.Yoksa yıllarca aradığı bir türlü ruh eşim diyemediği bu kız mıydı? Genç kız, umarsız bir tavırla camdan dışarıya bakıyor, çevresini seyrediyordu. Bir ara konuşmayı düşündü. Adını sorsa olmazdı. Otobüste yanındakiyle konuşmak için nasıl bir bahane yaratılabilirdi ki?... Terler yanaklarından süzülmeye başladı. Eli ayağı titriyordu. O sırada yaşlı bir adam bindi otobüse, ilerledi. Yer vermek gerek . diye düşündü ; ancak genç kız ondan daha atik davranmıştı.
- Amca, böyle buyurun!
- Hayır, hayır siz oturun ; ben kalkarım, dedi cılız bir sesle .
- Ben, biraz sonra ineceğim, rahatsız olmayın!.
Öylece kalakaldı. İşte bir fırsatı daha kaçırmıştı elinden. Genç kız arka kapıya doğru ilerlediğinde çok geçti.
İş yerine gider gitmez, kapıda patronuyla karşılaştı. Patronu oldukça şirin ve sevecen bir tavırla:
- Günaydın Serkancığım, bugün erkencisin, dedi.
- Günaydın.
- Akınlar daki malları depoya doğru dürüst indirememişler, bir el atarsan sevinirim.
Kulaklarına inanamadı. Ne olmuştu da patronu bu kadar değişmişti? Anlayamadı. Günlerdir dikkatini çekmek için her şeyi yapmıştı. Ama bir türlü kendini gösterememişti. Şimdi değişen neydi? Uzun bir koridora girdi. Yürürdü yürüdü bir türlü sonu gelmiyordu. İlk defa patronu kendisine güvenmişti, ne olursa olsun bu işin üstesinden gelecekti Koşmaya başladı, ayaklarında derman kalmamıştı, bacakları ağrıyordu, oysa depo çok yakın görünüyordu; ancak koştukça uzaklaştı, kulaklarına garip sesler gelmeye başlamıştı. Bir şeyler yanıyordu.
Gözlerini açtığında kalbinin atışlarını bir de çaydanlığın artık erimeye yüz tutmuş madeni çıtırtısını duyuyordu. Fırladı yataktan , ocağı kapattı. Saate baktı, mesainin başlamasına on dakika vardı. Geç kalmıştı. Bu saatten sonra yetişmesi mümkün değildi. İzin alacak yüzü de yoktu. Daha geçen hafta uyuyup kaldığı için izin almak zorunda kalmıştı.
- Lanet olsun! Dedi.
Ne bulduysa geçirdi üstüne. Bir taksi çağırdı, işyerine vardığında kapıda patron yoktu. Derin bir nefes aldı. Odasına doğru ilerledi. Gözlerine inanamadı. Odasında genç bir kız oturuyordu.
- Günaydın!
Gözlerine inanamadı. Kekelemeye başladı. Bu kız, bu kız. Rüyasında otobüste gördüğü kızdı.
- Mithat Bey, sizinle görüşmemi istedi.İşletme Fakültesi nde Pazarlama okuyorum.Staj
yapmak için başvuruda bulunmuştum..
Sonrasını dinlemedi. Koltuğuna oturdu.
- Önce birer çay içelim, dedi. Güzel bir gün başlıyordu..
Hilâl Erboyacı ] ]