Akrep geldi bak, geceışığı yelkovan
Sokul perperişan debelenişlerimize bin usul sokul
avam gecelerden kalan sorgu bezleri var toplardamarlarında.
Ve ayrıl işte, ayrıl oradan! Sırça bir akrep dokunuyor bacaklarına.
Bir seferinin kurşunu vurdu seni sus! Kar aktı göğsündeki göletten!
Kaç, kar kaybından ölmeden kaç!
Ve ayrıl işte, laf dinle! ayrıl oradan! Sofu bir yelkovan var
Dikdörtgen kalçalarında
İki dudağının arasında izmarit soloları olan peri:
Artık hiçbir son eskizi gibi olmayacak!
Bir mahzenin ücra köşelerine kıvrılıyorsun...
Sesteş bir mersiye sıska ayaktırnaklarını merkezleştiriyor.
Tahta fıçılar aylak zaman hizasız şişeler
Zoraki bir kurmayı var esatiri akşamların.
Ayrıl işte, ayrıl oradan, akrep sisli bir simsar!
Teşhis edilemeyen bir teşbih vurdu seni heceler boyu!
Pandül – rutin uzmanı kavuşamamaların
Dudaklarıma gömüldükçe kareli dudaklarınla oynaşıyor!
Sabahlara kadar! Sanatlara kadar! Kanatlara kadar!
Bir yelkovanın ayak izleri dudaklarını karelendiriyor.
Velhasıl yelkovanın uçma vakti geldi artık!
Artık hiçbir son eskisi gibi donmayacak!
Kapkaranlıktı mahzen. Yüzüm yoktu. Yürüyordum ama. Boş. Salınık. Sapkın ve hesapsız. Hiç olmadığımdandım. Yüzümü çalmıştı REVOLVE: benim Faust’um bu işte: iki noktanın iki noktası: Rahibim bir deli saçması! Bir kafatası – bolca kandan ibarettim. Kapatmış çan ocaklarını pandül. Sokak propagandalarıyla katlediyordu üveyliğimi Revolve: Benim küçük harfli faust’um.. Kan yakan bir hali vardı gün ışıksızlığının. Geridönüşsüz herzelerle yok ediyordu kırmızı komalarımı zincirçalan rakkas! Serseri bir arsenik Agatha Cristie’nin restorasyonundan sızıp içişlerine karışsaydı artık soluk algınlıklarımın. Ama peri, seri hareketlerle kovalıyordu dönüşleri – saat yönünde, anti saat parantezinde. Aortundan alıntı yapan yüzsüz bir çocuktum. Kan göletleri izanımı infaz ediyordu.
Sokuldu peri: “Kapatsana gözlerini eflatun taşkınlıklarınla.” Diyordu.
“Sus” diyordum, “sus, bağışla beni. Tutunamadım.”
“pal’yolcular seri sonu kaldı artık” diyordu.
“Onlar da senin için öyle diyolar”
“Artık hiçbir son orta kat’taki gibi olmayacak!”
Hizalarımıza dokunuyorum tahta gözlerimle.
Ölü koordinatların izohips eğrileriyiz: peri – ben – akrep – yelkovan
Dönüp duruyoruz işte, dönüp duruyoruz hep başa:
Bu dönüşümün plak iğnesi Revolve:
Otomatik bir yazgının rötarhesapsız çizelgesi aslında
Benim küçük harfli ve apostrofsuz faustum.
“Kışkırtma beni.”
Yaşam sevincim daha değerli sahtiyanlardan
PERİ. BÜYÜT HARFLERİNİ.
“bir kisvenin lenflerine lehimliyor seni zaman”
Ve ayrıl işte, ayrıl oradan! Sırça akrep dokunuyor bacaklarına.
Yelkovanı takmış peşine.
Cam bir saatin içindeymiş bak bu Orta Kat
Guguk Sokağında: Gözaltlarına hükmetmek için
Kovalıyor seni tek memeli kanserli ve orospu zaman
Kaç! Kurtul! Sakla saçlarının izafiyetini
Pandül ve kadrandan – bir avam el – baş amudu!
Seni yakalamak için yan yatmış bir sekizin nöronlarını
Donduruyorlar Revolve Köpekleri.
Artık hiçbir son sessizi gibi olmayacak.
Bir pal’yolcu karşı kaldırımdan izliyor bu izdönüşümü.
Ruhsuz ve tabansız regl ağrıları çekiyor Revolve.
Alt kümelerinde vulvaları olmayan bir dişinin
Sahtiyandan örülmüş bekaretiyle öldürüyor geceyi.
Ve bitti işte.
Güneş bulutların konutlarından fışkırıyor.
Ayrıl kanserli yolların çizgilerinden PERİ!
Ne sen – ne ben vururuz alnından gecelerde
Siyah deri eldiven giymiş Revolve’yi:
Benim italik ve kalın yazgılı faustum...
Bak, bir pal’yolcu daha ağadı bütün hece...
Korkudan hiç “gece” diyemeden.
sanatlara kadar!
Ama saklarız geceyi PERİ, üzerine bir gece
Boyutunda bir karton düş keseriz.
Kurtarırız peri masalarımızı merak etme.
Gece ile gündüzün tam öpüştüğü o noktada kendine gel!
Ve ayrıl işte, ayrıl oradan! Sırça akrep dokunuyor o sırada bacaklarına.
İçeri almak için. Daha da içeri. Karartmak için aksıran göğüs kafesini.
Uyanışlarındaki haykırışları körüklemek için pusuda Revolve:
Benim en kalın harfli OROSPU ve SEFERİ FAUSTUM.
Nişan alıyor korkak seferi göğüsuçlarına! Vuruldun. Bağırma. Sus!
Bir seferinin kurşunu vurdu seni sus! Kar aktı göğsündeki göletten!
Kaç, kar kaybından ölmeden kaç git buralardan! Bir sigara yak yolda.
Yanmış sigaranı bastır yaralarına. Zaman soğuk. Nesilsiz. Kumarbaz.
İyileşeceksin hemen
İki dudağının arasında bir izmarit arpeji taşıyor PERİ.
Bir rötara kilitlemişken safir oyunlarımı
Apojetüründen aşağı düşüyorum.
Artık hiçbir son teşhisi gibi olmayacak.
27 Aralık ‘09