Ortanca Kardeşten Filozofik İnciler

Kardeşimle kurduğum müthiş bağın ve beraber büyümenin verdiği eğlenceli ve renkli yaşamın izleri...

yazı resim

Ne çocukken kurduğu minyatür lego şehirleri, ne çaydemlik kapağı koleksiyonu ve ne de her gittiği evden topladığı çay kaşığı merakı değildi onu enteresan kılan. Hep kendinden büyük laflar ederdi, bunu büyük ustalık ve olanca doğallığıyla yapardı. O, satranç ve tavlada daima yendiğim, ladeste hep yenildiğim, öğlen uykularında annem odadan çıkar çıkmaz fısıltıyla “en ilginç masalı kim uyduracak” oyununu oynadığım, birbirimize baktıgımız anda çarpışan gözbebeklerimizle havada oluşan -sadece bizim gördüğümüz- ışın demeti ve sonrasında hemen eyleme geçişimiz, yıllar sonra üçüncü kardeşim olduğunda hep birlikte tiyatro ve sinemaları paylaştığım, aramızda 1.5 yaş olduğundan, karşı cins olmamıza rağmen ikiz gibi büyüdüğüm, en önemli anlarda gülme krizlerine kapıldığım, her boğuşma öncesi “ısırma, saç çekme, gıdıklama, çimdikleme yok” diye başlayan nakarattan sonra “eee hiç bişe kalmadı diye” deli gibi kahkahalar atttığım, kişisel tarihimin en renkli-ve en önemli- zaman dilimini paylaştığım bir filozoftu.

En “Küçük Emrah” tavrımı takınıp, boynumu bükerek, cama yapışıp simit istediğim gün “simit alınca sadece sen, ama aynı parayla ekmek alırsak hepimiz doyarız” dediği gün o’nun benim isteklerime ket vurmak için tüm çocukların yüz karası olarak dünyaya gönderildiğini düşünüp, he-man’ın gelip gölgelerin gücü adına kendisine kılıcını çekmesini istemiştim yada annem ben ve simitçi voltranı oluşturabilir, kendisine ışın kılıcımızı çekebilirdik.

Evdeki bir misafirin çocuğu yüzünden (ki hep böyle olur) annemin sinirini kontrol edemeyip, ona vurmak üzere elini kaldırma gafletinde bulunduğunda “ikimizde insanız, ancak anlatırsan anlayabilirim, aksi halde doğru ne bilmeden sadece dövülmüş olacağım” dediğinde annem ona hıçkırarak sarılıp, özürdilemişti. Bir kriz anını ustaca yöneten benim küçük kardeşimdi, olayı tamamen lehine çevirmiş ve hepimize önemli bir hayat dersi vermişti, bu benim hayat boyu hafızamdan silinmeyen bir manzaraydı. Sadece en kötü yanı, ondan önce “önden büyükler” olarak ilk dayağı benim yemiş olmamdı ve benim aklıma gelen en parlak fikir ise “keşke montumu giyseydim, canım daha az acırdı” olmuştu. Olayın sonrasında “ben anlatınca oğlum anlar” diye annemle kardeşim (onun sayesinde de benim) arasında süper bir köprü kuruldu.

Çalışan bir annenin çocukları olduğumuzdan herişi beraber yapmaya alışmıştık. Yemek beraber, sofra kurmak beraber, ödevler beraber, camı kırmak beraber J. Salon kapısının camını kırdığımızda ki o zamanlar tabiri caizse “kazık” kadardık. “Ablam evi süpürmek için elektrikli süpürgeyi açtı, ben geçerken yanından fişe takıldım, tam düşerken ablam beni tuttu ve o anda elindeki süpürge borusunu hızla bırakmak zorunda kalmak suretiyle cam kırıldı” yalanında ona hayran olmuştum, yalanı ustaca olmasa da ne için yapmış olması önemliydi. Çünkü benim kardeşim hayatındaki ilk yalanını beni kurtarmak için söylemişti, zira kabahatin çoğu benimdi. Birde ortamı yumuşatmak için ekledi: “istersen anne cama çarpma hızını da hesaplayayım.” Daha sonraları, evden her istediğim saat çıkabilmek için, beraber çıkmamızı kendisi önermişti. Ona hayranlıkla karışık sevgim, tam da bu yıllarda perçinleşmişti. Geçmişimde ne önemli bir yeri olduğunu da büyükler kervanına katıldığımda anladım.

Her evde yaşanan sorunların olduğu bir dönem, annem biraz kafasini dinlemek ve düsünmek icin zamana ihtiyaci oldugunu bizimle paylastigi gün, “gidersen kalbimi ikiye böleceksin, biri seninle gelecek ve diğeri burada kalacak, bunu yapma” dediğinde akşam ailece hep birlikte sorunlarımızı konuşmuştuk, herşey inanılmaz güzel bir şekilde hallolmuştu. Şimdilerde oldukça popüler olan “aile mahkemesi” ni biz bilmeden kurmuştuk küçük filozofumuzun sayesinde. Sorunların giderek değil kalarak hallolacağı, iletişimin önemi konulu hayat dersini de yine bu ufaklık sayesinde almıştık.

Ufaklık büyüdü, şimdilerde kendisi gerçek şehirler kurmak üzere kilometrelerce uzak bir ülkede yaşamaktadır. O bilmiyor ama kalbimin yarısını beraberinde götürdü....

] ]

Başa Dön