cinayetlere kefil sözcüklerle başlıyor
şarapkırıkları
anlık hatırlamaların buğusundan
gidişdönüş aşk biletleri savruluyor
kan tufanının esaretine bulanmış
karabasan yağmurları
esrarlı düşüncelerin
kaynayan çömleğine akıtılan
kral zehiri gibi ülkeler
çınlarken köprülerin askılıklarında
bir beyit yanaşır savaş karasularından
hayaletlerin sarhoşluğuna terkedilmiş
rütbesiz acılardır çalınan
soğuk tenlerde yıkanan
sıcak günahlarımız
varolduğumuzun tek şahididir
yontulmuş ağaçların bahar ütopyası
kururken toprağın eşilen mezarında
ağıtlar suskundur artık
söylenecek tek fiil ölmek se
şarkılarımız varken daha
sustuk
bir dahaki sefere
gecenin arka kapağına hapsolmuş güneş
zoraki sabahlara sancılıyız
belkilerin doğuşundan çaldıklarımızı
uzak denizlere gömdük
sıra sende
ya sön
ya söyle...