kaz rengi gökten çalınmış
esmer esmer bir mavi
gözlerinin en içinde hınzırca yatan
ve o gözlerinde kayboldu bu masum
bu alacalı vatan...
sen ki hiçbirşeyin farkında değildin
ne oldu, kaktüs sindi mi kana
mermiden gece muhabbet yapıldı mı
ocaktan şubata tel örgü çekildi mi
sen yalnız ve yalnız ılık bir minderde
ılık yüreğini dindirdin
beton gibi esen saydam rüzgarda
hayduttuk, haydutlardı biraz
ama en çok silah doğrulduğunda o kin
gözlerindi biraz
yere serpiştirildiğinde tohum misali
ölücanlar
bir sınır biterken kayıp gitti
ağlamaktan dem tutmuş yıldızlar
sen uyurdun gözlerindeki mavilere can bağlayıp
kitaplarda hece hece kurtluk başlamıştı
hani kitap kurtluğuyla bağlantılı
sokaklarda tüberküloz ağrısı
sabaha doğru martı kaygısı
azıcık daha uyusan, sussan
yediverenden kopan ölüm narası
ıssızdı anahtarlar, anahtarlıktaki sahipsiz
bencil ve ama yitik uzak mahzenlerde
kobalttı burunlarımızdan akciğerlerimize dolan
bir sur vardı adında gariplik sonra
başladı yıkılmaya bir bir apartmanlar yerebatanlar
bir umut değildi ya
umutulmuştu işte sağır insanlarca bu yangın:
elbet bir gün bizi mavi gözlerle alıp düşlerden
sahici ülkelerde saklardın...