'O'

Ya hayallerindeydi sorun ya da karşısına çıkanlarda, ama her aşk öyle ya da böyle bir hüsrandı sonuçta.

yazı resimYZ

Hayalleri vardı aşka dair, hayalleriyle birlikte aşkı yüceltmiş, aşkı yücelttikçe de daha bir esiri olmuştu hayallerinin ve büyük umutlarla beklemeye başlamıştı “O”nu. Sık sık düşünürdü “O”nun nerede olduğunu, “O”nunla nerede karşılaşacaklarını, ilişkilerinin ne şekilde gelişeceğini ve nasıl aşka dönüşeceğini. “O”nunla birlikte herşeyin değişeceğine, “O”nunla birlikte mutluluğun da geleceğine ve bir daha hiç gitmeyeceğine inanmıştı; sonsuz mutluluğu bir daha kaybetmemek üzere birlikte yakalayacaklar, yaratacaklardı. “O” anlayacaktı ve tamamlayacaktı onu, bugüne kadar hiç kimsenin anlayamadığı ve tamamlayamadığı gibi. “O”nunla aynı şeylerden hoşlanacaklar öyle olunca da birlikte olmaktan hiç sıkılmayacaklardı, ilişkilerini ilerleyen günlerde üzerine çökmesi kuvvetle muhtemel bir monotonluktan kurtaracak olan da ortak zevklerinden daha başka birşey olamazdı zaten. “O”nun çıkagelişiyle birlikte bugüne kadar yaşadığı ve tadına doyamadığını düşündüğü pek çok gün anlamsızlaşacak, o zamana kadar yaşanan herşey “O”nun gelişine kadar yaşanması gereken zaman diliminin bir şekilde geçirilmesi için önüne sunulmuş geçici fırsatçıklar haline dönüşecekti, dönüşmeliydi. Öyle olmayacaksa eğer gelen de “O” değil “O”nun gelişine kadar olan sürenin geçmesini kolaylaştıracak biri olabilirdi en çok. Dünyası öyle genişti ki, iki kişilik dünyalara şiddetle karşı çıkan beynini iki kişilik bir dünya fikrine ikna edebilirse eğer gelen, “O” olduğunu kanıtlayabilirdi ancak.

“O” olduğunu iddia eden biri çıkageldi birgün mutluluk vaadleriyle birlikte, o da inanıverdi gelenin “O” olduğuna; öyle çok ihtiyacı vardı ki “O”na sorgulamadı fazla geleni, gelir gelmez yıpratmamak için biraz da ilişkilerini. Gelenle eğlenceli bir birliktelikleri vardı başlarda ve eğlencenin ötesine geçemediler hiçbir zaman da, gelen derin olmadı, çok istemesine, onu çok sevip kaybetmek istememesine rağmen olamadı; ne var ki sadece eğlence üzerine kurulu bir birliktelik de monotonluğun eline düşüp, hüsranla sonuçlanmaktan kurtulamadı. O ise “O”nun birgün çıkıp geleceğine dair umudunu herşeye rağmen canlı tutabilmeyi başardı.

Başka birgün başka biri çıkageldi “O” olduğu iddiasıyla mutluluk vaadleri tabi ki yanında, o da inandı yine ya da inanmak istedi gelenin “O” olduğuna. Gelen derindi, düşünen, sorgulayan, anlamaya çalışan biriydi; ancak ne yazık ki ona çok tersti ilgileri ve en önemlisi yaşam felsefesi. Çok çabaladılar ama aynı noktaya bakamadılar öyle olunca da yarattıkları ya da yarattıklarını sandıkları mutluluk kalıcı olamadı, sıradan bir ilişkiydi yaşadıkları ve sıradan bir ayrılık oldu nihai kararları. O ise yaşatmaya çalıştı umudunu yine de, umudu renklerinden çok şey kaybetse de.

Daha niceleri geldi “O” oldukları iddiasıyla ve gittiler sonunda; gelirken yanlarında getirdikleri mutluluk tohumlarından keder yetişti gelenler gittikten sonra ve o kederlerden arınmak mümkün olmadı yıllarca.

Hayalleri vardı aşka dair, o hayalleriyle birlikte aşkı yüceltmiş, aşkı yücelttikçe de daha bir esiri olmuştu hayallerinin ve büyük umutlarla beklemişti “O”nu; ancak “O” olduğunu iddia edenlerin hiçbirinde bulamamıştı hayallerinde yaşattığını, bulamadıkça da umutları soluklaşıp donuklaştı önce ve sönüp yok oldu sonra. Umut sönünce ortaya tüm çıplaklığıyla çıkan hayal kırıklığıyla baş etmekse herşeyden daha zor geldi ona. Zamanla yitirdi aşka olan inacını, umudunu kaybettikten sonra hayallerini de yitirdi ve onca çabayla yarattığı “O”ndan geriye önce silik sonraysa yitik bir siluet kaldı sadece. Çaresiz kabullendi Tanrı’nın henüz yaratmadığını hayallerinde yarattığına denk bir kimse ve boyun eğdi Tanrı karşısındaki çaresizliğine, can veremezdi en nihayetinde kendi kendine hayalindekine.

Sonra söz verdi kendine, kimseyi sevmeyecek aşk acısı çekmeyecekti gelecekte; ya hayallerindeydi sorun ya da karşısına çıkanlarda, ama her aşk öyle ya da böyle bir hüsrandı sonuçta. Kimse harikalar yaratacak mucizeler taşımıyordu yanında, herkes bir şekilde sıradandı ya da sıradanlaşmaktaydı zamanla ve gerçekten çok zordu tanık olmak aşık olunanın sıradanlaşmasına.

SERAY ANIL

Başa Dön