Bir yıl… 365 gün… Ne kadar uzun bir süreymiş meğer. Söyleseler inanmazdım.
Yalan olması için ne kadar dua etsem, ne kadar göz yaşı döksem de, gittin işte. Yanımda yoksun. Kokun yok, gözlerin yok, sarılışların yok. İçime öyle oturdu ki. Sesini bile duyamamak. Nasıl da bir tutmuşum diğer ayrılıklarla bunu. Eskiden en azından bana ait olmadığını düşünüp kendi içimde yaşatıyordum seni. Bir hayal dünyasında düşe kalka gidiyordum. Bir telefon kadar uzaktın bana ne olursa olsun. Hayata tutunduğum tek dal olduğunu fark etmek zor geldi bana. Hayata tutunduğum tek dalımın kırıldığını hissetmek.
Hiçbir şey yapmak istemiyorum. Sadece yatağıma uzanıp sızana kadar hıçkırıklarla ağlamak ve derin bir uykuya sızmak. Uyandığımda yanımda bulmalıyım seni, yoksa yaşayamam. Nefessiz kalıyorum sen olmazsan. Sen benim HAYATIMmışsın. Ne kadar yalan her şey. Bu hayat, dün, bir yıl öncesi. Dünler hep yalan, gerçek olan bugünlermiş gibi. Şimdi sen yoksun, bugün sen gittin ve yarın olmayacaksın.
Kendime gülüyorum içten içe. Neden yalan söyledim sana acaba. Gözün arkada kalmasın diye mi, yoksa gururuma mı yediremedim özlemi. Yerleri mi değiştik ne. Cumartesinin gelmesini bu kadar dört gözle bekleyeceğimi bilmezdim. Vurmalıyım zamanı geldiğinde. Hep benim yanımda kalmalısın. Gitmemelisin.
Neden yalan söyledim. “İlk defa mı ayrılıyoruz sanki. Benim zaten dünya kadar işim var, onları yapacağım” derken içten içe haykırdım, farkında bile değildin oysa.
Ah aşkım, sana yalan söyledim. Sensiz, sesinsiz ve gözlerinsiz nasıl geçecek bu günler bilmiyorum.
Sensiz ne kadar yalnız ve savunmasız kalıyorum. O çocukların bile bir anlamı kalmadı benim için. Donuk gözlerle baktım hepsine. Hepsinden nefret ettim. Sanki onlar olmasa yanında olabilecekmişim gibi. Oysa o da yalan.
Bugünün özeti mi: Sana yalan söyledim. Yokluğun katlanılmaz geliyor. Beynim dışarıya fırlayacak gibi. Sensiz nefessiz kalıyorum…