Dişime matkabı soktu doktor...
uyuşturmadan beni
çırpınırken masada
o sakin imanlı
oydu dişimi...
nefes almaya çalıştığımda arada
soğuk havasını sıktı
üzerine...
beynim bulandı...
uyarıldı...
çırpındım, çırpındım...
ama ağlamadım hiç
gözyaşı dökmedim hiç
güçlüydüm
çok güçlü göründüm...
matkabı tekrar yap
tam temizle çürüğü dediğimde
tekrar
vın vınladı dişimin üstünde...
dayanamadım çektim kendimi
kaldı leke yine tam
temizlenmeden…
yumuşak değil dedi kalan
uyuşturucu olmadan
bu kadar katlanabilen bir sensin bildiğim diyen...
yine havasını sıkıp aynada
bana gösteren dişçi...
ellerimin yumruk yapılmış haline baktı...
güldü
aferin dedi yine...
ben derin bir nefes alırken
işkence
çektiğim dişim.
matkaba baktım
o koyarken masasına ve
ucu takıldı plastik eldivenine
diğer eliyle çıkardı
makineden ayrılan matkabın ucunu
eldiveninden...
yüreğim doldu gözyaşlarıyla...
haykırmak istiyordum bağırmak...
sar beni sarmala demek
koru beni ılıt demek...
ama çekildi içim...
dudaklarım büzük...
üstüne konan kalsiyumun soğukluğuyla tekrar
sarsılırken ben...
soğuk, soğuk titrerken
nasıl bir şey bu ağrı
annemin çektikleri...
anam...
anamın ağrılarını da duydum mu yüreğimde
yeterince ona da yardımcı olamıyorken ben...
uyuşturulamayan ağrılarını duydum mu?
yüreğimde...
onun ağrıları gibi dağlandı mı yüreğim...
ah anam ah...
sen nefesi bile zor alırken artık
gücüm yok kızım derken...
evini görsem ne işe yarar
eşyaları görsem
neyime derken
gücüm yok
elim yoruldu konuşamıyorum derken matkabın verdiği acı nedir ki...
ah anam ah
uyuşturmadan kendimi
dişimi yaptırtıp
seni anlamak varken
ve sana hiç yardım edemiyorken
sadece ve sadece
Allah’ım onun günahlarını affet
onu cennete nasip eyle
demekten başka ne yapabilirim annem...
seni ne kadar sevdiğimi biliyor musun annem
sana hiç bunu gösteremedim annem doya, doya
gösteremedim annem.
öfkemi gördün hep isyanımı...
bağırmamı gördün hep intiharlarımı
annem
hatalarım çok dedirttim sana ben annem
oysaki yok hiç bir hatan yok annem yok
sen her şeyinle güzelsin...
artık unutuyorsun bile dünü...
bunu okurken bile bu anı...
annem niye daha erken
sarılamadım sana doya, doya annem...
niye
...
niye daha çok seni seviyorum diyemedim..
niye daha çok senin hiç suçun yok
sen benim her şeyimsin diyemedim annem...
niye yaşlanmanı bekledim annem
seni niye hep genç kalacaksın sandım...
o yaşama sevincin o yaşama hırsın
nerde annem...
beyaz saçların mavi gözlerin
güzel, güzel bakarken bana artık sesim bile sana uğultu gelirken ilaçlardan..
sana niye daha çok sarılamadım
seni niye daha çok seviyorum demedim annem...
dişime dayattırdığım matkap nedir ki...
sen daha fazlasını yaşarken annem...
yüreğimin meleği...
tüyünü bile okşadığım annem...
kırışık ellerini ellerime alıp yanında uyurken...
hep elini tutma isteğim bırakmak istemediğim annem...
soğuk havayı sıkan
sonra üstüne de içi yapışkanlı soğuk
köprüyü yapıştıran doktor...
bastır dedi pamuğu dişlerimin arasına koyup
bastır biraz daha acıyacak için..
biraz daha...
buz gibi...
sızım, sızım sızladı beynim...
karıncalandı...
dayandım bayılmamak için dayandım...
senin istediğin evlat olmak için güçlü durdum..
hissettirmedim dağlanan yüreğimi hissettirmedim...
çıktım oradan...
koşar adımlarla...
minibüse bindim...
sarılacak bir dal aradım ılık bir yürek..
doya, doya ağlayacağım bir omuz...
ama bulamadım...
annem
canım annem...
senin omzun gibi bir omuz bulamadım...
bir o yana, bir bu yana koştum
çırpındım...
delirdim...
bağırdım...
ve tek yine minibüse bindim indiğim yerden...
ve bıraktım kendimi kendi içime
ağladım, ağladım, ağladım...
hiç durmadı dinmedi gözyaşlarım...
matkabın ağrısına dayanmanın ağrısına
şimdiydi isyanım...
ağla anne…
ağla... ve rahatla...
ve ne olur sonra gül sevgiyle yüreğinin
en derin ılık şefkatiyle gülümse bana...
gözlerinle ılık, ılık
mavi, mavi bak yine...
tut ellerimi bırakma...
seni seviyorum anne…
her gün söyleseydim keşke bunu sana
ve seni ne kadar çok sevdiğimi bilseydin
söylüyorum geç kalsam da
yarın hatırlamayacak olsan da
sen bilirsin yine çok içten
hissiyatınla benim seni sevdiğimi anne...
her gelişimde bir parça eşyanı daha bana uzatırken sen...
senin her şeyinin benim yanımda olacağını
haykırman... her uzatışında...
sana ait tüm güzellikleri avucuma aldığımda ve tek
evime getirdiğimde...
matkabın vın, vını dişlerimin üstünde...
canım annem...
her eşyanı korumak...
onları saklamak...
hep seni yaşatmak yüreğim...
merak etme annem...
ben seni seviyorum...
eşyaların olmadan da severim yüreğimde...
o sevgi dolu bakışın annem
en güzel eşyan o değil mi?
yüreğimi doldurup taşıran o ılık
şefkatin annem...
annem ellerin ellerimde hep...
o emek veren ellerin...
saçımı, kafamı okşayıp hep
ne güzel beynin var, kafan var diyen
annem...
yumuşak, yumuşak severken...
ellerinle içimi rahatlatan annem...
cennet hep ayaklarının altında olsun...
cennetin içinde beni bekle annem...
tekrar orda el ele tutuşacağız annem
ve sen yine kafamı seveceksin annem
başımı o ılık göğsüne yaslayacağım annem
sana sarılıp
kokunu içime çekeceğim annem...
seni çok ama çok seviyorum annem...
sana bunu demediğim günler için beni affet...
yüreğini ferah tut...
kızın senin gibi güçlü olacak annem...
dik
akıllı sağlam dayanıklı
hayatı senin kadar seven...
senin kadar sevecen... ılık...
olacak annem…
annem
sabaha yine beraber uyanacağız...
el ele...
hep el ele tutunacağız hayata annem
seni seviyorum annem
sen dünyanın en güzel annesisin
annem
annem sen benim nefesimsin...
kalbimin atmasını sağlayan
güneşimsin...
ellerim yumruyken
haykırışımsın hayata...
ve sen benim dostum yol arkadaşımsın...
omzumu dayadığım ağladığım... güldüğüm...
ve sen annem hep benim içimsin...
sevgimsin...
dağıttığım fenerimsin...
ve annem sen canım ciğerimsin
seni seviyorum...
seni seviyorum çok seviyorum annem...
7 aralık 2008
Gülten Ağrıtmış
Matkap Nedir ki Annem
Anneme...