Sıradan bir hayatım var, bir çok kişiye göre sıkıcı denebilir. Rutinlere kapılmış akıyor zaman. Kalabalığın içerisinden herhangi birisiyim, bundan rahatsızlık duymadım. Özgüvenim, vicdanım yerinde, kendi mütevazi yolumdayım. Öğretilende kaybolmadım, onu sırt çantamda sakladım. Anlayacağın, Hayaller Ruha, gerçekler Hayata dair deyip hayıflanmadan yürüdüm.
(Bunları okuduğunda laftan ibaret diyeceksen bil ki umurumda değil, seni tanımıyorum, sen de beni. Sonuçta düşüncelerinle beni yargılar sonra unutursun. Bu arada, Şey olan ben olurum. )
Hayatta olmak Zaman ile sınırlanmış dram aksiyon. Bazen şüpheli derecede sakin, bazen gerilimli, çokça ise olağan, iyi kötü belli anlayacağın. Kabaca: bu filmi ben seçmedim, içine düştüm.
İğreniyorum hayattan. Ayna, ayna: sorarım, var mı daha üçkağıtçısı , daha oyunbazı ondan? Zaman ayarlı kendisi, bunun farkına varmak ise, sıkı dur, gecikmeli. İyi, tamam, unutalım.
Düşündüm de, harcayacak ne çok vaktim varmış meğer. Diyeceksin ki : biriktirip kenara koyacağını mı sandın?. Ne bileyim, bilmekle de alakası yok ya, velhasıl sayacı okumuş hayat. Tam oldum diyecekken faturayı da göndermiş: İnişler, çıkışlar, gözyaşı ve kahkaha, anlayacağın, hepsi bir arada. Aah be Hayat.
Sinir olurum bazı davranışlarıma, bazen ise varoluşuma. Kimbilir, asabiyetim belki kendimi görmezden gelmekten.
Deli deli çalkalanıp durulur iç dünyam. Fırtınalar sonrası, en sevdiğim, şeffaf sükunet. Derinlere dalarım, sonra yavaşça saf hüzünde boğulurum. Böyle bir nezaket yok
Kendimi olmaz öyle diye söylenirken yakalarım. Sonrası değişmez; içimden dışıma isyan edip bir yanıp bir sönerim, hep kendi kendime. Nefesin mucizesine ihanet mi, yoksa ruhun terki mi olmuş Hayat denen bu kıyamet, durmadan sorar dururum özüme. Aah.
Bir duru anın kucağındayım. Sorular ve cevaplar ise çılgın harp halinde. Kelİmeler kanatlanmış
eylül