karanlığın ardında saklı
mum ışığının aklındakiler
oysa madde katı kaskatı görünür
yalan ve belki kımıltısızdır zaman
hızla giden bir ok gibi
vurur karanlığı tam ortadan
ve yol
tükeniştir biraz da
düşürmektir ardına güher yahut inciyi
kutlu ve şarabi yazgı kıt bulunur aynı anda
zordur kuğu gölünde sonsuzluk silüeti
ey söz koleksiyoncusu
Tanrı seninle konuşmak istiyor
söz koleksiyoncusu
burası suyun dibi görmüyorsun
burada taşın yüreği atıyor
suda acıyan bir damar
tutunuyor elime boz bulanık yapışkan
bırakmaz ayağımı çözse saçımı bırakmaz onlar
fobik ve agnostik hırıltıları suyun
yine de
suda işitilir sonsuzluğun ritmi
ama sen ne a oluyorsun ne de b
ab diyorsun ab’ı hayat istiyorsun
bir mağma kızılı olup düşüyorsun öteye
ve geceye susuz
kusuyor mekan kin kusuyor ve sus
ki örtsün yüzünü epictetus
oysa gereği düşünülmüştü ki gel ey
yalın bir söz
nasıl yüklenirse hayatı ve ölümü öyle
ruhun suya düşen yazgısı artık çıplak ve aymaz
hatta iğdiş edilmiş umutlar kadar sağır bir kavimdi
-yandım desem yanar mıydı dilimdeki mağribi-
Temrin D. sayı 14