bu bahar ölürse Belkıs
kim bekleyecek renklerin başucunda
ve eteğindeki çiçekleri dökmeden
son bebeği karnında gidecek
Belkıs sever doğurmayı ve nisanı
kuşların gönlünü almayı
avlusunu yitirmiş tahta bir masadır
boşluğunda yalnızlık şimdi
genzinden üşüyor
sesini ısıtamıyor hiç kimse
-maestro ölmüş keman bir başına
Belkıs boynumuzu büken deli çığlık
- Yason Karadenizi Medea’dan çaldığında
bu keder bizim değildi…
bugün belki de şarabın son günü
ve saçlarındaki siyahın
-garson
bu bitti, başka bir ömür lütfen
dese ve Hüseyin dirilse
heybetiyle güneşkıran dağı
bir bakışıyla kesiyor Belkıs
ufalanan gözlerinde
yanaşma arzuları yarım
aşk
hayatla arasında eski bir mesele
insan karasını görmezden gelip
kendisini istediğince aklayabilir
yol varken ya da yol var sanırken
son köşeye dokunuyor zihninde Belkıs
arkasında yağmur
Karadenizi çiziyor bir hatıra
sırtında titrek hayatın eli
kar başlıyor hüzzam makamında
Esra Güzelipek