Kırmızıya Mektuplar

Hiç kimseye anlatılmayacak bir sevdanın, ayrılığa konmuş bir kelebeğisin artık. Yetimsin yüreğimde ve taş duvarlarla çevrili bir hücrede yüreğime hançerini bırakansın.

yazı resim

Keşkelerde kaybolmuş bir gecenin soluğunda, sensiz oniki mevsimden sonra, sana mektup yazmaya karar verdim kırmızı.. Ardında bırakıp gittiğin karanlık siyaha bir kibrit çaktım ve kalemimi elime aldım. Yalnızlığın sarhoşluğuna verdim herşeyi ve dolmamış boşluğuna doldurdum kadehimi. Gelmeyecek baharın soğuğunda, çoktan vazgeçilmiş duyguların uzağında ve yüzünü hayal ettiğim bir sigara dumanı eşliğinde yazdığım tüm mektuplarım sanadır kırmızı..

Uykusuz sahraların, uykuya nöbet bir ağustos sıcağında yarım bırakıp gittin. Giderken saçtığın, üç beş tane kendinden bile utanan gözyaşı haricinde, hiç şahidi olmadı ayrılığımızın. Derin yara almış her canlıda olduğu gibi, ilk hafta hiç birşey hissetmedim. Nasıl olsa aklı başına gelecekti sinirlerimin ve kanayacaktı sen gibi, koyu kırmızı.. Tıpkı her hesapsız ayrılıkta olduğu gibi düğümlendi boğazım ve bir daha çözemedim. Yutkundum, ağlayamadım. Konuştum, tanıyamadım..

Sonraları bir deniz koydum aramıza, dalgaları hasret, yakamozları umut oldu. Ona verdim tüm gözyaşlarımı, fırtına yaptı geri çevirdi bana. Ne tekneler batırdım uğrunda ve ne sevgiler alabora ettim yağmurlarında. Kıyılarına oturup mehtaba daldım, her sensiz geçen gece uğruna, o sonsuz sularda bir taşta ben kaydırdım. Çaresizliğe yazılmış tüm şiirlerin bulunduğu kağıtları, uçak yapıp sana yolladım. Rüzgar bile yarı yolda bıraktı beni ve sana çıkan tüm uçaklarımı denize terketti..

Ne varki sokakta unuttuğum tüm hatıralar, hiç unutulmuşları oynamadılar. Tüm hüzünlerde sabırsız başrol oyuncusuydular. Her uçurumun kenarında düşmem için rüzgar, her süratli gidişimde tutmayan fren oldular. Bir kahraman edasıyla ne zaman başımı kaldırsam, senden gelen koca bir gürz olup yıktılar. Boşvermişliğe vurdum olmadı, doluya koydum boşalmadı, tümünü alıp ölümün kapısına vurdum, o bile işe yaramadı...

Hiç kimseye anlatılmayacak bir sevdanın, ayrılığa konmuş bir kelebeğisin artık. Yetimsin yüreğimde ve taş duvarlarla çevrili bir hücrede yüreğime hançerini bırakansın. Rengini verdiğin güllerin çoktan donduğu soğukta, adı konulmuş bir geçmişe özlemsin. Tüm bunlardan sonra, bu sana hastalıklı bir gecenin ilk bırakılan mektubudur kırmızı. Bitkin ve yalvaran gözlerle bakan hüzünlerin dile gelişinin ilk sayfası, yıldızların çırpına çırpına ilk çıldırmasıdır.

Başa Dön