Bu şehir geçmişini ; geniş caddeleri , arnavut kaldırımlı dar sokaklarında , görkemli kocaman tarihi binaları , şirin ufak ahşap evlerinde yani şehrin tüm ruhunda yaşatan , bugününü ; tüm çıplaklığı ve açıklığıyla gözler önüne seren , geleceğini de ; düşlerde oluşturan bir şehirdi . Geçmişin tüm gizemini hâlâ bünyesinde tutan ve korumaya çalışan şehir .
Juneau , şehrin en çok bu yönünü seviyordu . Koca şehrin her bir santiminde bir tarih yatıyordu . Bu sokaklardan , caddelerden her geçişinde kendini o zamanlarda yaşıyormuş gibi hissediyor ve efil efil tarih kokan bu yerlerde bir süreliğine kendini kaybediyordu .
İşte June'u böyle güzel bir rüyadan uyandıran ses hemen başucundan geliyordu . Zorlukla gözlerini araladı , komidinin üzerinde durmadan öten telefonuna uzandı ve alarmı kapattı . Kolundaki saatine şöyle bir baktı ve dokuzu gösterdiğini gördü . Hızlı hareketlerle yataktan kalktı . Elini yüzünü yıkadıktan sonra çabucak üzerini giyindi ve kahvaltı etmek üzere mutfağa yöneldi .
Juneau'nun bugün ödevlerini hocalarına teslim etmesi gerekiyordu çünkü eğer bugün teslim edemezse puan değerlendirmesi daha düşük bir değer üzerinden yapılacaktı . Bu ödevler için epeyce emek ve enerji sarfetmişti , bazı geceler geç yatmıştı ve bunca çabasında sonra teslim gününü geçirip düşük bir not almak istemiyordu elbette .
Mutfak dolabına uzandı ve bir kase aldı . İçine biraz mısır gevreği koydu üzerinede buzdolabından süt şişesini çıkarıp gevrekleri örtecek kadar süt döktü , hemen yemeye koyuldu . Acele ediyordu çünkü acele etmezse otobüsü kaçırabilirdi . Kahvaltısını bitirdi , hemen odasına gidip ödevlerini ve birkaç eşyasını daha çantasına yerleştirdi , evden çıktı .
Okula vardığında saat neredeyse 10'a geliyordu , doğruca hocaların odalarının bulunduğu binaya gitti , ödevlerini verilmesi gereken hocalarına teslim eder etmez rahat bir oh çekti . Bu andan itibaren Juneau hem zihnen hem de bedenen rahatlamış , üzerinden ağır bir yük kalkmış gibi hissediyordu . Çünkü dönem dönem gerek okuldaki derslerinin ve ödevlerinin zorluğu , gerek yalnız yaşamanın vermiş olduğu sıkıntı ve üzüntü -ki yalnız yaşamasına rağmen bu şehre çok uzak olmayan bir mesafede çok sevdiği bir ailesi vardı - gerek de kendi yarattığı bir takım problemler nedeniyle bir buhrana kapılıyor , psikolojik bir bunalım yaşıyordu . Ama bugün kendini gerçektende iyi hissediyordu , belki de ödevlerini vaktinde teslim etmiş olmanın vermiş olduğu rahatlık ve mutluluktan canı eve gitmek istemiyordu şimdi . En azından biraz dolaşıp hava alır , bir iki yere uğrar kendine bir film ya da bir kitap alır öyle eve dönerdi .
Juneau gerçektende düşündüğü gibi önce eski kırmızı tramvayın geçtiği caddede biraz dolandı , bir iki pasaja uğrayıp dükkanlara bakındı , üzerine basit birtakım şeyler aldı ve daha sonra aklına Milsz'e gidip uzun zamandır aradığı Kjunzo çizgi-romanının gelip gelmemiş olduğuna bakmak fikri gelmişti . Ara sokaklardan birindeki pasajlardan birine girdi ve Milsz'in kapısının önüne geldi . Sessizce dükkana girdi ve bir oda büyüklüğündeki dükkanın köşesinde oturan çocuğa -merhaba dedi . Çocuk da başıyla bir selam verir gibi yaparak June'a -merhaba dedi .
June birden etrafını süzmeye başladı . Bu dükkan bir oda büyüklüğündeydi fakat içerisinde akla gelebilecek her türlü şey mevcuttu . Bir köşede asılı duran baskılı tişörtler , diğer tarafta bir sürü eski ve yeni dergiler , fanzinler , başka bir köşede yeni çıkmış müzik cd'leri ve 60'lı-70'li yılların pikapları ... The Clash'ten Sex Pistols'a , Rolling Stones'tan Beatles'a , Abba'ya kadar herşey vardı .
June sonunda aradığı çizgi-romanı bulmuştu ve kendini bir anda Kjunzo'nun sayfaları arasında kaybolmuş buldu . O sırada dükkana başka birisi girdi fakat June bunu farketmeyecek kadar dalmıştı . Çocuk 1.80-1.85 boylarında , siyah saçlı , yeşil gözlü , atletik yapılı oldukça yakışıklı biriydi . June çizgi-romanın içine öyle bir gömülmüştü ki farkında olmadan kolunu yan taraftaki cd'lerin üzerine koydu ve o yöne doğru hafifçe yaslandı . İşte tam bu sırada birden birkaç cd'nin yere düştüğünde çıkardığı sesten irkildi ve hemen yere cd'leri toplamaya eğildi . O sırada birinin daha onun yanına toplamasına yardım etmek için eğildiğini hissetti . Kafasını kaldırdığında bir anda göz göze geldiği çocuğu tanıdı ve şaşkınlıktan dona kalmıştı . Evet bu oydu . Kafe'S 'te iki üç gün önce gördüğü o çocuktu . Çocuk O'na:
-Birşeyler okurken herzaman böyle dikkatsiz misinizdir?
diye sordu . Juneau'da biraz utanarak:
-E..Evet.Genellikle...
diyebildi . Juneau hâlâ karşısındaki çocuğa inanılmaz gözlerle bakıyordu . Çocuk gülümsedi ve cd'leri June'a doğru uzatırken:
-Sizi biryerden hatırlıyorum . Hmm evet , sizi geçenlerde Kafe'S 'te görmüştün sanırım?
-Doğru...Birkaç gün önce oraya kahvaltı için gitmiştim .
diye karşılık verdi .
-Adım Trei .
-Benimki de Juneau
-Tanıştığımıza memnun oldum , Juneau .
-Bende öyle...
dedi June . Daha sonra birden kendine gelerek elindeki cd'leri yerine yerleştirdi ve çizgi-romanla birlikte parasını ödemek üzere kasaya yöneldi . Parayı ödedi sonra çıkışa doğru döndü . Arkasını döndüğünde Trei'in onu izlediğini farketti . Trei:
-Çizgi-roman okumayı seviyorsun galiba?
diye sordu .
-Evet , hemde çok . Seninde az önce farkettiğin gibi onların sayfaları arasında kendimi kaybediyorum .
dedi Juneau . Trei tatlı bir gülümsemeyle karşılık verdi ve birlikte kapıdan dışarı çıktılar . Birkaç saniye süren sessizliğin ardından June:
-Peki , ben burdan eve doğru yürüyeceğim .
dedi . Trei'de:
-Tamam , ne tarafa gidiyorsun peki?
diye sordu . Juneau ona gideceği yönü tarif ettikten sonra birlikte o yöne doğru yürümeye karar verdiler . Yol boyunca pek de bir şey konuşmamışlardı , havadan sudan meseleler dışında . Ve June birden evinin kapısı önüne geldiğini farketti . Trei'e:
-Benim yolum burada son buluyor . Evime geldim .
diyerek binayı gösterdi ince parmaklarıyla .
-Peki o zaman . Kendine dikkat et .
-Sende ...
-Umarım bir gün yine karşılaşırız .
-Tabi ki ...Bu hoş olur .
-Hoşçakal ...
-Güle güle ...
dediler birbirlerine . June apartmanın giriş kapısını açmaya çalışırken birden arkasında bir ses:
-Aslında düşündümde yarın akşam saat dokuzda Wagoon'da bir konserimiz var . Seni de orda görmekten oldukça mutluluk duyarım . Gelmek ister misin?
diye sordu . June biran için oldukça şaşkın bir sesle:
-Tabi ..Olabilir...
diye karşılık verdi . Trei:
-İşte bu benim telefon numaram , barın kapısına geldiğinde ararsan , gelip seni içeri alırım .
diyerek üzerinde rakamlar yazılı kağıdı June'a uzattı . June kağıdı alarak:
-Peki , gelirsem ararım .
dedi .
-Gerçekten sevinirim gelmene .
dedi Trei ve hızlı adımlarla yoluna devam etti . Juneau onun arkasından bakakalmıştı . Sonra bugünkü yaşadığı bu olayın bir rüya olmaması umuduyla apartman kapısını araladı , içeri girdi ...