Bir düş gibi ellerim soğuyor
düşüncelere
Kayıyor yitiyorum yaslanırken kirpiklerime
yağmur
Yaralı bedenimi kayalıklara çekip
savaşıyorum
Vuruluyorum ısırık kanamalarımda
demleniyor dalgaların tuzu
Pervane titrekliğine öykünüyor gözbebeklerim
Kurşun eylemsizliğini parçalıyor
ruhumun
Acıklı bir ölüm sahnesi ağır
çekim: “taş, su damlası, saçlarım”
Açık yaradan koyu ve soğuk bir
kırmızı kıvrılıyor
Göç katarı geçiyor bir yakamozu seçiyor miyop
gözlerim
Sert desibel seslerin yankısı yabancı
fısıldıyor ismimi
Ney sesi duyuyorum inceden bir şiir okuyorum
Esmer tenli çocukların da sevdiği
“ölüm korkutamadığında seni en kutsal
silahlarını boşaltıyor kader,
emekleyerek çıkıyorum o yere,
tüm uzuvlarımı bırakıyorum birer
birer,
zaman kazanıyorum sağlam
çıkıyorum,
ben atlıyorum ölüme”