Bir ince su gibi uzanırdı kolları intiharın
karınca yuvalarından ince kum taşırlardı
sessiz ıslığına geceye haykıran rüzgarın
yosun tutardı köşe başları kayan bakışlarına
ellerinin kemik uçlarına düşen damlalar
kanatırdı kan tutan göz bebeklerini kuşların
Bir ince yol uzar giderdi uçuruma mutlaka!
ve bir köy çeşmesi gözlerine ağıtlar dizerdi
hoyrat terkedişlerin öyküsü duyuldukça
akşamüstüleri yağmurda ıslanmazdı saçların
saklanırdın gündüz vakti ay ışığına, yağmurun
üşürdü küçük elleri gözlerine dokundukça
Bir ince öyküydü bu hiç çiçek açmaz satırlardan
koparılmış sayfalarına kaç umut ekti sözlerin
ki kaç kurşun yendi tekrar tekrar okudukça
gece hesaplaşmaların tutsak zindanlarında ışırdı
kırık dökük düşlerin ayak izlerini taşırdı sabah
ilk ürpertileri umudun başka kıyılara vurdukça