İki Parmağın Öyküsüyüz Biz

yazı resim

İki parmağın bakışı çizgilerin yumağı
Ödünden düşmüş yankı
Kozmik gidişler sarmalı
Kursağı bohça kılmış akılda saplı kalan
Sokağın şakağı yani…

Benim de masallarım olmalıydı ey sevgili,
sustuğunda şehre dinletebildiğim
İçerlemiş sanrılarımda kabuk bağlamış
Yas günlerinden mendillerde kalan kir
Toprağın saklı geceliği yani…

Rüyalarımın yutkunması tetiğe dokunan peltek dil
Gölgenin matemi gecelerim
İlmek ilmek kesik yol kesik başak
İki parmağın yası yalnızlığım.

Bu dağın bende adı yok
Yamaçları eteklerine saklanmış
Ve bulutlu
Paramparça Nuh’un gemisine sinmiş kalbler..

Gemilerden önce gelir kalabalıkların nidası
Yani ki yalnızlığımdır beni saklayan
Göz yaşına gebe
Gözyaşına berkitilmiş tohum…

İki parmağın öyküsüydük biz Tanrım
toprağıydık ekilmeden nadasta unutulan
Yokluk biçen oraklarımız nerede saklı ?

Hiç giyerken eksik kalmış isimlerden
selalarımızı kurutan güneşin avuçlarımıydı

Ben iki parmağın kursağına düştüm
Yağmur yağmur
Dolu dolu
Eminlik kurnalarından içtim
Çoban gölgesinde bekleşen ay ışığını
kaval kokusu bildim ve sildim sesimi..

Bu mevsimde bohçamızda kalmış ağıt mıydı
Karınca gülüşlü “adam”lardan yazıklanmak
adımın –e hali kim’indi...

Başa Dön