Seni ilk tanıdığımda mevsimlerden hangisiydi, aylar hangisini gösteriyordu, yıl hanesine neyi yazıyorduk, akrebin nerede, yelkovanının ise onu ne kadar geride veya ileride takip ettiğini bilmiyordum.
Ağaçlar vardı ama yapraklar sararmış mıydı, çiçekler yeni mi açıyordu, yoksa tomurcuğa henüz mü durmuştu, havanın en şiddetli olduğu zaman mıydı, yerde kar var mıydı, bardaktan boşanırcasına yağmur mu yağmaktaydı, yoksa tir tir titreten soğukta mıydık, nasıldı bilmiyorum, neredeydik hiç bilmiyorum...
O gün ben kaç yaşındaydım, kaçı devirmiş, kaçtan gün almıştım, yoksa sıfıra sıfır elde var sıfır mıydı?
Seni tanıdığımda insanın yüreğini eriten bir güzellikle gülüyordun.
Sen gülüyor, sana bakan herkesi de güldürüyordun.
Sen gülüyor, herkes senle birlikte gülüyordu.
Sen gülüyor, herkes mutlu oluyordu.
Neredeydim?
Hangi şehir, hangi kent, hangi mahalle, hangi cadde, hangi sokaktı?
Neresiyse orası bilmiyorum ama orada sen vardın sadece...
Saçlarını rüzgara kaptırmış, gözlerini karşıya dikmiştin.
Komik ama,
Bir kedi kocaman bir köpeği kovalıyor, sen onlara bakıp gülüyordun, onlarsa canhıraş koşuyorlardı.
O an için fark etmedim, bana mı gülüyordun, köpeğin kediden korkmasına mı, yoksa kedinin köpeği kovalayacak cesaretine mi?
Bilmiyorum.
Bildiğimse senin güldüğün, benimse sana hayranlıkla baktığımdı...
O günden kadar öylesine güzel gülen, öylesine içten gülücükler yayan, çevresini o kadar mutlu eden, her yana neşe saçan bir gülüş daha gördüğümü hatırlamıyorum.
Bundan sonra da görür müyüm bilmiyorum.
O gün hayatımın en güzel, en mutlu, en neşeli, en şen ve en şakrak günüydü.
O gün yaşadığımı anlamanın günüydü...
Yaşamak için sebeplerime sebepler katan bir gündü...
Bir andı ama bir ömre bedeldi.
Bir bakıştı ama yüreğimi yakan tek bakıştı.
Bir defa göz göze geldik ama hayatım boyunca senin gözlerine baktığımı ve seninde bana severek baktığını düşünmeme yetmiş, hatta artmıştı bile.
Ama şimdi o gözleri yeniden görmek, o gülüşle yeniden kendimden geçmek, o bakışla hayatımı değiştirmek istiyorum...
Nerdesin söylesene...
Bakışında adın yoktu...
Adresin, telefonun veya herhangi bir kaydına da rastlayamadım.
Sadece sendin ve sadece etrafa neşe saçan gülüşün, içten bakışın, beni kor gibi yakışın vardı...
Şimdi sen yoksun...
Zaten o güne kadar da hiç olmamış, ondan sonra da...
Baktığım hiç bir yerde de sana rastlamıyor, senden bir tek iz bulamıyorum.
Sen vardın orada, ben vardım orada ve mutluluk vardı orada.
Şimdi ne sen varsın, ne ben, ne de orası...
Tekrar gelsene oraya, adını bilmediğim yere...
Tekrar gülsene bana, tekrar içimi ısıtacak mutluluğu salsana bana.
Hep bana, sadece bana, yalnızca bana gülsene.
Gel işte yalnızca gel...
Yeniden gülüşünle gel bana...
Gülüşünle Gel Bana
Sadece sendin ve sadece etrafa neşe saçan gülüşün, içten bakışın, beni kor gibi yakışın vardı... Şimdi sen yoksun...