Dil, Okyanus ve Ada

dil ve okyanus arasında bir andırım denemesi

yazı resimYZ

Dil, Okyanus ve Ada

İnsan bir ada. Onu kendine gömen, okyanusun herhangi bir yeri. Her ada bir kişi. Adanın kendisini her şey sanan, herhangi biri. Her bakışı, kendine indirgenmiş. Gördüğünü, duyduğunu, kokladığını ve dokunduğunu yerlemsiz yaşayan ve duyumlarının tümü olan.. Nesneleri duyularıyla içip, duyumsadığından ayrılan. Bir sabah, kendisine benzer varlıkların görüntüsüyle uyanıp, her şey olmaktan çıkan kişi. Bunlar, dış dünyanın kendilerinde yarattığı iç sesi, biçimlendirmiş varlıklar. Bu sesin yansımasıyla yerlem kazanan ve ilişkileri belirlenen algılar. Haykırışın çerçevelenmesi, sözcükler. Her sabah okyanusta doğan; sıcaklık veren ve ışık saçan şeyi imleyip, “Güneş doğdu” diyorlar. Güneş, o nesnenin adı. Tüm adaları kuşatan okyanus, dil. Sözcüklerle kulaç atarak başka adalara ulaşmaya çalışan, adanın bilinci. Bilinç, okyanusun sürekli devinen dalgaları. Benzer adalar(yabancılar) okyanusun içinde yeşeren öteki bilinçler. Her dalganın bir adı var. Adları olmaksızın yalnızca birer esinti ve sesler. Okyanus, bir imge olmanın çaresizliğinde, yaşamı besler... Ne var ki dil ölümü taşıyan ve ölümde varlığını sürdüren yaşamdır.(1)

Eren RIZVANOĞLU

1- Blanchot, Maurice. Kafka’dan Kafka’ya, Bölüm; Edebiyat ve Ölüm

Başa Dön