Bugün birşey arıyordunuz değil mi? Ne aradığınızı bilmeden...
Belki canınız sıkılıyordu. Birileri güzel bir espiri yapsa da buhranım dağılsa diyordunuz. Ya da yaşantınız anlamsızlaşmıştı, hiçbir şeyden zevk almıyordunuz. Ve hayatınıza heyecan katacak sihirli bir cümle arıyordunuz. Ya da bugüne kadar hiç duymadığınız ve size küçük dilinizi yutturacak bir anekdot belki..
Tamam işte doğru yerdesiniz! O aradığınız şeylerin tamamını burada bulacaksınız. Yalnız aradığınız şey hayatınızın kadınıysa, o ben değilim bilesiniz. Hemen bu köşeyi terk edin. Çok ciddiyim!
Neyse, neyse vazgeçtim gitmeyin... Hayatınızın kadınını bulamasanız da, onu bulmak için ne yapmanız gerektiğini bu yazıda bulabilirsiniz. Hem neme lazım, belki sizlerden biri benim hayatımın erkeğidir. Ayak üstü kısmetimizi tepmeyelim şimdi değil mi? Hey sen! Hayatımın erkeği, eğer oradaysan bana hemen e.mail at. Hemen ama.. hemen..
Beşinci paragrafa geldik ama hala aradığınız şeyi bulamadınız değil mi? Acele etmeyin.. Sabırlı olun biraz.. "Ah haaa, işte buldum seni" diyeceğiniz satırlar yakındır. Siz okumaya devam edin, uslu uslu..
Eğer ne aradığınızı bilen profesyonel bir araştırmacı olsaydınız, aklıbaşında bir kelime için internette arama yapar ve şu anda bilimsel bir sayfayı okuyor olurdunuz. Belli ki amatörsünüz arama konusunda. Daha ne aradığınızı bile bilmiyorsunuz. Aksi halde bunlar başınıza gelmez, bu yazıyı okuyor olmazdınız. Ancak o zaman da, böylesine keyifli bir yazıyı okuma şansınız olmazdı. Ne büyük kayıp olurdu düşünebiliyor musunuz?
* * *
Bilimin, sanatın ya da sporun amatörleri ve profesyonelleri olduğu gibi, yaşamın da amatörleri ve profesyonelleri vardır. Nedense, bana amatörler hep daha samimi ve takdir edilesi gelmiştir.
Amatör sanatçılar ya da sporcular aslında yaptıkları işten maddi karşılık almayan, yani para kazanmayan, o işi sadece gönüllü olarak sürdüren heveslilerdir.
Heves... İşte anahtar kelime bu! Bana pek sevimli, pek sempatik gelir bu kelime. Heyecanlı ve dinamiktir.. Hedefi, hırsı, beklentisi ve art niyeti yoktur çünkü.. Yaşamsal kaygılardan, maddi çıkarlardan uzaktır.. Bireysel bir arzudan doğmuştur. Durup dururken.. öylesine!
Özgürdür heves.. İnatçıdır.. Çocukçadır.. Arzuludur.. Limitleri ve kuralları yoktur..
Hani küçümsemek ya da aşağılamak amacıyla çocukça bir hevesti.. derler ya; yanlış bir kurgudur bence bu. Heves denilen şey, çok ciddiye alınmalıdır. Her başarılı işin arkasında heves vardır.
Profesyonellerin kuralları vardır. Akademik tanımlar içinde sıkışmışlardır. Kriterleri, genel kabullerle uyumludur ve aslında sıradandır.. Temiz nota basmalı, bilimsel verilere uymalı, ses tonunu ayarlamalı, düzgün cümleler kurmalıdırlar..
Oysa yaşamın hazzı, parantez içlerinde gizlidir; adam gibi kurulmuş cümlelerde değil. Anlatılan hikayenin akışına asilik yapan, cümleye sığmayan ve parantez içine alınarak dizginlenen muzip kelimelerde.. Ayrıntılarda yani.. Devrik cümleli iç konuşmalarda.. Yazılsa mı, yazılmasa mı diye çelişkiye düşülen, riskli kelimelerde.
Amatörlerse doğaçlama yaşarlar hayatı.. Teoremlere, akımlara, ders kitaplarına, tanımlara bağlı kalmazlar. Her keşfe açıktır duruşları. Öğrenmeye ve öğrendiklerini unutup unutup en baştan başlamaya heveslidirler çünkü...
Profesyoneller fazla bilgiden, amatörlerse bilgisizlikten şaşırmışlardır.
Amatör şaşkınlık, heyecan ile bertaraf edilebilir. Ancak profesyonel şaşkınlık yıkıcıdır.
Üstelik, fazla bilginin mutluluk getirdiği kanıtlanmış mıdır? Bana sorarsanız aksi bile söylenebilir. Ne kadar çok bilgi, o kadar çok endişe.. Ne kadar çok bilgi, o kadar çok iç hesaplaşma.. Ne kadar çok bilgi, o kadar çok yalnızllık...
Mesela ayaklı ansiklopedi gibi bir dostum var, benden daha mutlu olduğunu sanmıyorum.. Hatta zaman zaman, onca olumsuzluğa rağmen nasıl böyle pozitif olabildiğime şaşırdığını da biliyorum. O halde tembellik etmenin ve bir şeyleri az bilmenin bir sakıncası yoktur.. Önünde sonunda gidilen yer aynıdır: hiçlik... Tıpkı mal, mülk, para gibi; ansiklopediler dolusu bilgi de kefenin cebine sığmayacaktır.
Biliyorum gene akademisyenlerin, entellektüellerin, idealistlerin damarına basıyorum. Eyvahlar olsun, cahilliği salık veren bir yazar.. Nasıl yani? diye dehşetle gözlerinizi patlattığınızı görür gibiyim.
Hiç öyle şaşırmayın. Elbette cahilliği alkışlamıyorum. İki dakika soluklanın, hızınızı kesin, gevşeyin diyorum. Yaşamınızın parantez içlerindeki ironilere kulak verin. Bırakın arada bir devrilsin cümleleriniz. Düzgün cümleler kurmaya uğraşarak tüketmeyin hayatınızı.
Evet, amatörce yaşanmalı hayat.. Heveslendikçe öğrenmeli, birileri istiyor diye değil. Birilerine hava atmak içi değil.. Bir yerlere varmak için değil.. Mutlu olmak için yaşanmalı. Hevesle yani.. Gönlünce.. Kasmadan.. Kasılmadan.. O kadar!
* * *
Eeee, aradığınız şeyi bulabildiniz mi bari? Yoksa bulamadınız mı hala?
Eh bu satıra kadar bulamadıysanız, size ben bile yardım edemem artık. Yani bu yaşınıza gelmişsiniz, hala aradığınız şeyi nerede aramanız gerektiğini bilmiyorsunuz. Üstelik de benim gibi bir ayrıksı otundan medet umuyorsunuz...
Hem ne aranıp duruyorsunuz kuzum Allah aşkına?
Hay Allah, boşu boşuna okudunuz onca kelimeyi de. Aradığınız herhangi birşeyi bulamadığınız gibi, bir de küstah bir yazara malzeme oldunuz değil mi?
Nasıl kandırdım sizi ama..!