Biz Bu Devrin İnsanı Değiliz

yazı resim

biz bu devrin insanı değiliz gülüm
bağrımızda tepişen acıları tutup
duvarlara çarparak eyvallah çekeriz üstüne
alışmışız
müptelası olduğumuz hayatın
simsiyah elleriyle boğazımızı yumruklamasına
alem ileriye dönük adımlarının belgesel filmini çekerken
sen ve ben...
aramızdaki kökü görünmeyen minyatür hesapların
tuzu ve biberiyiz

bir akşam ışık hızıyla aklına uğramak istiyorum
yorgan döşek yatan tüberküloz suskunluğunu uyandırıp
psikolojik sorunları sancı veren itiraflarımı
yüreğinin er meydanında asmak istiyorum...

biz bu devrin insanı değiliz gülüm
çirkinleşmek, güzelleşmek de
yaşam denen zırvalığın
bekleme bilmeyen yutkunmalarında
fakirhanemizin kapısı çalınsa
gözaltı morluklarımızdan sandalye çeker
gözkapaklarımızda konuk ederiz
davetsiz misafirlerimizi
alem çağ üstünden düş atlarıyla geçerken
bel kemiğimizden geçen kırkayakların
bacakları arasında dolanır yalnızlığımız
saçı örgülü gecenin kulaklarını
yüreğimizde çalan radyonun
türküleri çeker

haydi!!
kulakların kabarıp ayağa fırlasın
gözlerim alışmış uzaklığının seyrine
bilmez misin!
ölü takliti yapanlara da ceza keser azrail...

biz bu devrin insanı değiliz gülüm
vakitsiz öter horozlar
biliriz leyleğin ömrünün iki lak lak olduğunu
yaşam süzgecinde acının elinden tutar
devrimin kaburgalarından
suskun dilimizle geçeriz
geceyi yırtar sokakların uğultusu
uzatma saniyeleriyle geçip gider aynasızların sireni
günde üç öğün kusar gözlerimiz
gide gele dolandığımız şehrin içinde
bütün çöplükler itinayla değerlendirilmeye alınırken
bağrını kaşıkla açar
kepçeyle kapatır dünya

hicbir garantisi yok hayatın
nefesimizi toplar
borçlu çıkarız içsel yolculuğumuza
aman vermez içimizdeki muson yağmurları
ölüp diriliriz çocukluğumuzdan kalma oyuncaklarımızın
hıçkıran yüreklerinde
hiç büyümeyecek sandığımız zamanın kemiklerine
balık yağları akarken
burnumuzda sevinçlerin, ayrılıkların, hüzünlerin kokusu
buram buram tüter

bir akşam kalbinin kapısına
bir dilenci gibi uğramak istiyorum
her gece yatağımın baş ucunda diz çöken hayallerimi
seni beklemekten ayaklarına karasular değen nöbetimi soyup
parmaklarında sızlatmak istiyorum...

duydun mu!
dev karınca masaya yumruğunu vurdu
bütün gün çalışmaktan bitap düşmüş yüreğiyle
alfabeyi öğretmeye çalışıyor çocuklarına..

biz bu devrin insanı olamayız gülüm
yaşam koşullarımız tuz gölünde
şikayetsiz yüzüyor
varsın yarım kalsın
platonik aşkımız..

Sevdambeyaz
Sevda Gencer.....

Başa Dön