Bir gece yarısı ansızın uyanıyordum uykumdan,elim terden ıslanmış yastığıma uzandığında hissediyordum hatırlayamadığım bir rüyanın parmaklarını.Merhaba diyordum karanlığın içinde gözlerimi kapattığım karanlığa.Sağa sola dönüşler nafile;tekrar uyumak için saydığım koyunlar getirmiyordu uykumu ve doğrulurken yataktan anlıyordum o rüyanın parmaklarının bütün vücudumla temas ettiğini.Islanan atletimi değiştirmek için dolaptan yeni bir atlet çıkarıp giyiniyordum.Kapıyı açıp bir bardak su almaya giderken dönüyordum tekrar bakmak için aynada gördüğüm görüntüye.İşte orada tükenmeye başlıyordu saatler.Sol üst köşede uyuyan bir bebek ateşler içinde ağlarken annesi duruyordu başında,korkunun ve çaresizliğin verdiği sancıyla dualar dökülüyordu dudaklarından.Tek göz derme çatma evin kapısı çalıyordu gecenin bir yarısı.Anne uzun ve hızlı adımlarla kapıya yönelip açarken orta boylarda ayakta durmakta zorlanan bir adam giriyordu içeri.Annenin ''çocuk çok hasta doktora götürelim'' deyişine ''sabaha geçer,birşey olmaz'' diye cevap veren bu adam baba olmalıydı...
Bir anda kayıyordu gözlerim aynanın sağ üst köşesine.Yedi-sekiz yaşlarında bir çocuk siyah önlüğüyle oturmuştu evin bahçesine,havaysa kararmak üzere.Belli ki korkuyordu içeri girmeye ve birini bekliyordu.Daha fazla dayanamayıp soğuğa giriyordu içeri bir süre sonra.İçeride kimse yoktu ve yerdeki minderin üstüne oturdu elinde annesinin resmiyle.Önce öpüp kokluyor sonra ''hadi gel anne'' diyordu gözyaşları içinde.Kapının kolunda asılı duran poşetin bağını çözüp kuru bir ekmek parçası alıyordu eline ama gözlerinin önüne annesinin itilip kakıldığı ve evden kovulduğu sahne geline o lokmalarda geçmiyordu boğazından.Soğuğun ve yalnızlığın ürperttiği teni bir süre sonra o minderin üstünde yenik düşüyordu uykuya.
Biraz daha ileriki kısımda yine rastlıyordum o çocuğa üstelik büyümüş dokuz-on yaşlarında.İki duvar,geçen sayısız insan,arada bir kapıyı açıp o kalın sesiyle duvarları inleten lacivert elbiseli adam.Bir süre sonra annesiyle babasının ismi yankılanıyordu o koridorda ve arkasında ne olduğunu merak ettiği kapıdan giriyordu içeri.Ahşaptan kürsünün üstündeki yaşlı amca sorular sorarken hemen önündeki uzun saçlı abla birşeyler yazıyordu daktiloda.Yaklaşık onbeş dakika sonra çıkarken çocuk babasına son kez sarılıyordu bilmeden ve annesinin elinden tutarak binip bir taksiye gidiyorlardı üstü sislerle kaplı baharlara.
Sürekli geziniyordu gözlerim aynanın her köşesinde.Ela gözlü yirmili yaşlarda bir delikanlıyı görüyordum bu sefer.Hayat kavgasının tam ortasında,başı ellerinin arasında nedenler arıyordu yerdeki desenli halıda.Gölgesine sarılma çabasıyla yürüyüp duruyordu odanın ortasında ve mektuplar yazıyordu;gözyaşlarıyla desen verdiği uzun mektuplar.Belli ki çok uzaklarda olan bir sevda yaşıyordu doldurmaya çalıştığı o boşlukta.Hem yazıyor hem de içiyordu ama yetişemiyordu yıllar önce kaybettiği gururuna.
En köşesine gelmiştim aynanın;çerçeveyle bütün olduğu,omuz omuza verdiği en köşesine.Otuzuna merdiven dayamaya hazır,adım atmaya takati olmayan,saçları dökülmeye başlamış,alnında çizgiler,gözlerinin altında torbalar bir yabancı gezinirken ortalıkta sözleri eksik cümleler vardı dudaklarında.Masanın üstünde bir sürü kağıt,kalem,defter bir de soğumuş kahvenin yanında biri sönmeden diğerini yaktığı sigarası.Bütün gece yazıp karşılıyordu sabahı.Bitmeyen sevdaları,yıkık dökük hayatları ve bir de umudun peşinden koşarken düşmekten bıkmayan her yanı yara içinde kalmış insanları yazıyordu kalemi.
Kapıyı açıp bir bardak su almaya giderken görüyordum bütün bunları.O anda vazgeçiyordum gitmekten ve geri dönüp boş bir defterle bir kalem alıyordum elime.Onun yazdıklarının hepsini kelimesi kelimesine aktarıyordum sayfalara ve ben cenaze törenleri arasında koşuşturan o adamın yaşadıklarıyla yazdıklarını aktarıyordum sizlere aslında...
Aynanın Sırrında Dolaşan Bir Çocuk
Kapıyı açıp bir bardak su almaya giderken görüyordum bütün bunları.O anda vazgeçiyordum gitmekten ve geri dönüp boş bir defterle bir kalem alıyordum elime.Onun yazdıklarının hepsini kelimesi kelimesine aktarıyordum sayfalara ve ben cenaze törenleri arasında koşuşturan o adamın yaşadıklarıyla yazdıklarını aktarıyordum sizlere aslında...