Ne bir başlangıçtır yürür tenden geceye soluk soluğa. Ne bir sondur durur aramızda kıpırtısız öylece. Suskunluğun erdeminde büyütürken acıları, bir elimiz derin hüzünlere batmış bir elimiz bahar dalı ışıl ışıl, taptaze. Bir yanım kara büyülerle kilitlenir bilinmeyen menzile, bir yanım bahar delisi, uçarı, avare… Gitmek diyorum ya herşeyi ve herkesi geride bırakıp öyle tek tabanca, tek yürek, tek başıma! Gidememek sancısı gelir dayanır kapılarıma…
Oysa sokaklardan yaralı döndük evet. Kan döktük can verdiğimiz sevdalara. Kara kalemlerle kalın çizgiler çektik yitirilmiş düşlerin üzerine. Rüzgârlar değdi gözyaşlarımıza. İncitilmiş bir çocuğun kırgınlığı kaldı gözlerimizde.
Oysa düş yorgunu gecelerden çıkmıştık umut yorgunu sabahlara…
Bir avuç serüven tutkunuyduk, aşklara vurduk kendimizi. Kırmızı uçurtmalar uçurduk rüzgârlı bayırlarda. Avuçlarımızda ince bir sızı, şarabî akşamların kıyılarında yürüdük ıslık çalarak. Sokakların eflatun rengini sevdik, rakı içtik, türkü söyledik, sevdalandık! Erguvanlara döndük her bahar! Yel olup geçtik dağlardan, sel olup coştuk nehir yataklarında. Yüreği avuçlarında yaşamayanları anlayamadık. Küçücük yüreğimizde kocaman kederler taşıdık. Aşkla-düşle çıktığımız yollarda hesapsızdık. Bilmedik artılarla eksileri toplamayı…
Bir avuç serüven tutkunuyduk, en çok aşklara vurduk kendimizi…
Sonra savrulduk her birimiz ayrı yönlere. Yüzümüzde kırık tebessümle, kırık kanatlarımız kaldı omuzlarımızdan hüzünle sarkan. Ağlamayı da delikanlılıktan saydık… Ağladık… Ayrıldık…
Şimdi mevsim yeniden bahardır!
Uyanışıdır kaç mevsim uykular sızmış yüreklerin. Nisanla gelecek kederlere şimdiden hazır olma vaktidir. Serüvenlerden kapanmayacak yaralarla dönmeye yeniden yürek koyma vaktidir… Sırça kavanozlarında yüreğimizin yeni acılar biriktirmeye gönüllü olma vaktidir… Yeniden kuşanıp sevdaları yollara düşme vaktidir!
Aklın firar mevsimidir.