sanki acıklı bir anıyımış gibi
hüzünle anlattı her şeyi
dizleri bir hayli yakındı yakınlığına
teni uyanmış değmek istiyordu
küllüğün sigarasında bittiği ana
evirip başını bir kaç santim
odak olmanın irkiltisinde
örtü kıvrımlarının üstüne devirili vermişti
somyanın ayağındaki lastik papuçları
nalburun çivisini sayarken sattığını
biracı hüseyinin selamından dinledi
öykündü biraz sendeleyerek
acının eşiğinde
halı desenlerinin örmece duruşunda neleri hazmettiğini
yaralı kızın aşk pazarında satmaya götürdüğü
korkularının aralığından gülümsedi nazlı bir şey
şimdi nerde diye düşündü
yasak bakışları şehvetli çocuk
oysa koridorun üç metrelik çıkmazında
gölgesini tavanla buluşturan kadının
iç sevişmelerini çekiyordu kendine
kaç kadim duygu mürselliyerek tenhasını
yamaç sevişmeleri teklif etti
ergeç düşecekti tuzağa
manifaturacı cimcimenin bastığı basma
kimin üzerindeydi
yine koridorda gölgesini tavana düşüren kadın olmasın sakın
kalemtraş silgi
kalemsiz nöbetleştik turgutla
o ağrıyan yerlerini aldırırken hava boşluğuna
ben tuşların anlında uyuya kalmıştım
parmaklarım rasgele dokundu harflere
derken karanlık sokağın başında gölgesini tavana düşüren kadının
canavar sürtünüşü çizmişti duvarlarımı
artık kendisine onu hatırlatacak işkenceyi bulmuştum
korku karasının tatlı yüzünü birdaha sevdi
elleri kusmuk bir evdi
tavan yerdi
bütün siyahlar beni giyerdi
uzun parmaklarının dokunmasını isterdi
her sabah gizlice severdi
odasında gelinliğini giyen bayanı
koridor boştu
hafif ten loştu
ışık sarhoştu
üstünden ilkez gölgesiz geçti
duvar çizgilerini derinleştirerek.