27 Aralığın ilk saatlerinde uzun süren sancıların ve acıların sonunda doğum masasının başucuna koydu Doktor Zeliha Hanım seni. Al bakalım bebeğini dedi. O an kalbim yerinden fırlayacaktı. Bu cümleyi mecazi anlamda kullanmıyorum. Gerçekten kalbim yerinden fırlayacaktı. Hoş geldin bebeğim diyebildim o heyecanla. Sonra bir şey diyemedim. Hem gülmek istiyordum, hem ağlamak, ama illaki bir an önce odamıza çıkıp seninle vakit geçirmek istiyordum.
Doğumhanede seni gördükten sonra hayatımın büsbütün değişeceğini anlamıştım. Önce uykusuz gecelerle tanıştırdın bizi, - en çok da anneni (beni) - , sonra tatlı telaşlı günler başladı. Emzirmeye çalışmalar, doyuyor mu acaba düşünceleri, sürekli seni görmeye gelen misafirler, süt olsun diye sürekli yenen yemekler, içilen hoşaflar ve alınan kilolar…
Minicik bir şeydin. Daha büyük bir bebek bekliyordum. Yüzüne göre büyük bir burnun vardı. Aynı babası diye geçirdim içimden, gizli bir kıvanç duyarak. Tenin hafif esmerdi. Minicik zeytin gözlerinde bakıyordun dünyaya.
Şimdi iki aylık oldun. Gülücükler atmaya başladın bize. Minicik ellerinle, küçük ayaklarınla, boncuk gibi duran ayak parmaklarınla, zeytin gözlerinle, simsiyah saçlarınla, fındık kadar çenenle içime huzur katıyorsun. İnsan hangi manzaraya baktığında bu kadar mutlu olur, içi açılır bilmiyorum. Ama benim dünyamda şu an senin dışında beni hiçbir şey bu kadar mutlu edemez. Şükürler olsun Allah’a ki bize böyle bir mutluluğu tattırdı. Hayatıma kattığın tüm yeniliklerle, güzelliklerle, huzurla dünyama hoş geldin bebeğim.
Dünyama Hoşgeldin Bebeğim
27 Aralığın ilk saatlerinde uzun süren sancıların ve acıların sonunda doğum masasının başucuna koydu Doktor Zeliha Hanım seni. Al bakalım bebeğini dedi. O an kalbim yerinden fırlayacaktı. Bu cümleyi mecazi anlamda kullanmıyorum. Gerçekten kalbim yerinden fırlayacaktı. Hoş geldin bebeğim diyebildim o heyecanla.