Şafak bağlarken dağların duvağını
Çalındı kapımız hoyratça.
Gecenin karanlığını hançerleyen,
Düşlerimizi parçalayan bir ses ile.
Bizimle geleceksin denildi !
Gidiş, o gidiş !
Ne yarım kalan düşlerimiz,
Ne de geride bıraktığımız
Masum, parıltılı gözleri
Görebilmemize izin verildi.
Ne götürüldüğümüz yer belli,
Umutla sıktığımız
Yumruklarımız yok şimdi.
Bir SES bıraktık giderken, kapımızın önüne;
Farkına bile varamadılar, göremediler.
Yok edilmiş, vurulmuş, yakılmışız
Umursamıyoruz artık.
Sesimiz yankılanır şimdi
Karanlıklar karşı bir meşale.
Ve yankılandıkça;
Korku salar karanlıklara
Umut olur, yumruk olur havada.
Çınladıkça kulaklarda,
Isıttıkça taze yürekleri,
Endişeye salar;
Hoyratça kapımızı çalanları,
Arabamıza bomba koyanları,
Kurşun sıkıp, diri diri yakanları.
Böyle bir SES işte
Susturun susturabilirseniz...
İsrafil Yıldızkan (Şubat 1993 Berlin)