Altın renginde ekinler,dağlar,taşlar ve her anı başka güzellikte olan gökyüzü... Ne kadar çok şey kaçırdığımı anladım. Koşup oynadığım bahçeler,dallarına çıkmaktan çekinmediğim ağaçlar hiçbiri yoktu yerinde. Beton yüklü bu kente insanları mahkum etmişler. Oysa çocukluğumda,"Cennet"tamlamasına uyuyordu burası. Şimdi ise bu yabancısı olduğum soğuk şehirde yürüyordum.Değişen bu mekanların arasında kaybolmaktan korktuğumdan otobüse bindim.
Kafamda kocaman bir boşluk adı da pişmanlık,gözümün önünden geçen hayal meyal hatırladığım geçmiş hayatım. Cezaevinin zorlayıcı şartları bile bulanıklığı gideremedi.10 senedir üzerimdeki bu yükle geziyorum.Çocuklarımın,karımın özlemi ve özgür olmak düşüncesiyle psikolojik darbe almadım.Buradaki arkadaşlarım her mahkuma yapıldığı gibi benimde dert ortağım oldular.
10 senenin sonunda çıkacağım günü sabırsızlıkla bekledim ama görüşüme bir kere bile gelmeyen ailemden çekiniyordum.Kendilerince haklıydılar adam öldürmenin cezası basite indirgenmemeliydi.İçerde kasvetli bir hava vardı hep,belki içimizden yansıyanlardı.Arada camlardan içeri sızan ışık silüetleri oluyordu buda gün ışığını unutmamıza engel oluyordu.Duvarlarda boya parçaları, rahatsız yataklar ve hergün üzerimize sürgülenen kapı...Olduğumuz yeri asla unutturmayan adeta yüzümüze vuran işkence dolu dakikalar...Girdiğimde var olan psikolojik çöküntüm, yeni pişmanlıklar ve sorunlar duya duya yerini kendine acıma duygusuna bıraktı.
Benim çok mutlu bir ailem vardı ve çok ünlü bir avukattım.Çocuklarımın kahkahalarını duyduğum, karımın özlemle bakışını gördüğüm her eve dönüş yolunu iple çekerdim. İşten artan kalan zamanlarımda onların mutluluklarıyla mutlu oluyordum. Son zamanlarda mutlu olamamaya başladım sürekli bir huzursuzluk hakimdi. Davetler,partiler ve ödüller beni memnun etmiyordu.
Bir gün ailemi ve bu gösterişli hayatı bırakıp ıssız bir yerde bir kulübeye taşındım.Herşeyden herkesden uzaklaşmanın iyi geleceğini düşündüm ta ki ailem beni buluncaya kadar.Ailem kararımdan döndürmeye çalıştı ama etkili olamadılar.Artık şehre sığamadığımı söyledim bu küçük yerde belki ihtiyacım olan huzuru ve içsel sorularımın yanıtlarını bulacaktım. Ne kadar zaman geçti bilmiyorum o evde kalalı.İçimdeki bu boşluğu atıp kendimi düşüncelerden alıkoyamıyordum.Bu evde bana iyi gelmemişti dağ havasıda.Yanlızlığım daha da kalabalık sesler çıkarıp beni delirtiyordu.Bu gürültünün arasında bana yöneltilen çatlak bir ses duydum.Dikkatle baktım ve en yakın arkadaşımı gördüm.Daha bişey konuşmadan halimden anlamış gibi 'sen kötüsün hastahaneye gidiyoruz.'dedi.Engel olamadım,elim ayağım kesilmişçesine gücümde kalmamıştı.Ardı arkası kesilmeyen muayene ve röntgenler.Fiziksel bir sağlık sorunum çıkmamıştı ama o kekremsi ilaç kokusu burnuma yapışmıştı adeta.Sonra bana bir oda verdiler daimi müşteriliğimi kabullenir gibi yerleştim oraya. Ailemden başka,bir kadın daha ziyaretime geliyordu.Psikolojik danışmanım olduğunu söyleyen garip bir tipti.Oldukça resmi olan kıyafetinin altında bir o kadar mazbut olan ifadesinin,arada farkına varmış gibi düzeltmek istercesine yalancı bir gülümseme takınıyordu.Geçmişimle ilgili sorguya çekiyordu beni,bilmiyordu ki sorun şimdiki zamandaydı.Bir çözüm olmayacağını bile bile psikologla saatlerce konuştum.Bu rahatsızlık verici ciddiyetiyle hayatıma dahil olmasından rahatsızlık duyuyordum.Çoğu zaman konuşmuyordum.Beni anlayamadığını düşünüp ebedi yalnızlığı seçiyordum.Farklı dillerde hayatı tanımlıyorduk sanki.Bu tanımlama da kaybolmak yerine büyük bir boşluk bırakmak istiyordum.Ama psikoloğum izin vermiyordu bence mesleki deformasyon sadece yoksa o da biliyor umudun olmadığını,kafamdaki kalabalığı ve delirmek üzere olduğumu.
Rahatlamam,bu düşüncelerden uzaklaşmam için fiziki olarak da değişikliğe ihtiyacım olduğu saptandı.Kamplar,seanslar hatta meditasyon.Ama iç huzurumu kaybetmişim,işin garibi bende nerede olduğunu bilmiyorum.Ailemle tekrar yaşamaya başladım bir yabancı gibi.Bazenleri psikoloğun ofisine gidiyordum.İçimde kabaran şiddet duygusu gittikçe büyüyordu.Bütün bu sıkılmışlığımı,beynimi kemiren sesleri anlattığım ama beni deli eden bir sakinlikle dinleyen psikoloğum vardı.Sinirlerime hakim olamayıp bazen ona hırçın davrandığım oluyordu.
Birgün yine seansa gelmiştim.Saatlerce anlattım o beni sadece defterine notlar alarak geçiştirdi.Sanki alay edermiş gibi yüzünde sebepsizce beliren gülümsemeler ve sakinliği karşısında sinirime engel oldum.Çünkü beni seviyordu biliyordum.Psikolog gibi yaklaşıp beni tanımaya çalışıyordu.Ama imkansızdı,evliydim.Bu mutsuzluğumun arasında beni dinleyen,beni seven kadın nasıl oluyor da sinir etmeyi de başarıyordu. Beni sevdiğini söylemesiyle ayağa fırladım,karım ve çocuklarım duymamalıydı bu ilişkiyi.Bu genç bayanın duygularımdan daha fazla faydalanmasına engel olmalıydım.Onu oracıkta öldürdüm.
10 yıl sonra özgürlüğümü geri verdiler ve o korkutucu demir kapıdan çıktım.Yine ailem gelmemişti,beni terk ettiklerini anladım.Havayı derin derin soludum.Bu arada yanıma bir adam geldi, bu adamı içerde de gördüğümü hatırladım.Tedavimi aksatmamam gerektiğini söyledi.Biraz psikolojim bozuktu girdiğimde ama hem tedaviye ihtiyacım yoktu hemde iyileşmiştim.Şaşkınlıkla baktım, cezaevinin karşısındaki çay bahçesine oturduk.
Ağır bir durumda buraya geldiğimi ve en yakın arkadaşımı öldürmekten yargılandığımı söyledi.'"Psikolojik durumlarda suçluları buraya getirirler.''dedi.''Hem tedavi süreci hem yargı süreci burada bizim gözetimimizde geçer."diye ekledi.Psikoloğumu cezalandırmak için öldürmemiş miydim?Evet,doğru hatırlıyordum.Demek etrafı, arkadaşımı öldürdüğüme inandırmışlar.Konuşmaya devam etti;"Uzun bir süredir şizofren tedavisi görüyorsunuz,şimdilik hastalığın gidişatını yavaşlattık."dedi.
Kaskatı kesildim,kafamda laflar dönmeye başladı.Bu beni üzen gerçeği duymaya dayanamıyordum.Herşeyi arkamda bırakmak istercesine koştum.Psikoloğum beni seven,dinleyen belki de tek anlayandı bu yüzden hayal olmamalıydı.Durup etrafıma bakındım ama tanıdık hiç birşey göremedim.Sinirle yürüdüm,bir otobüse bindim.Gerçeklerimi ayıklamaya çalıştım.O dağ evinde cinayet işlendi,sebepsizce dostumu gözümü kırpmadan öldürdüm.Belki bana yalvardı,gerçekleri haykırdı ben ise vahşice canını aldım.Kimseye zarar vermek istemezken buna hastalığım sebep oldu.Kendimden utanıyor ve korkuyordum.
Otobüs son durakta durdu.Aşağı indim,çaresizce.Bir hastahanenin önündeydim.Umut ışığım göründü sanki.Hiç tereddüt etmeden içeri doğru yürüdüm.Hiç birşey için geç kalmadığımı umarak...
İzdüşüm
Bilinçaltımızı hayatımıza yansıtırken dikkatli ve tedbirli olmalıyız.