Bir Yalnızlığın Ölümü
Yalnızlık
dize oturtulmuş mahzun bir çocuk gibi
şimdi
şımartılmayı bekleyen
kocaman boncuk gözleriyle
Oturmuş bakıyoruz birbirimize
adı üstünde
o hep yalnız
ben ara sıra
o hep burada
ben bazen
o her detayını biliyor bu karanlık odanın
ben acemi
kıvırıyorum ayağımı
sandalyenin altında
utandıkça
Perdeleri açsam bitecek
perdeleri açsam
o çocuk
sanki
çığlık çığlığa kaçıp gidecek
Seviyorum yalnızlığımı
tıpkı
hiç büyümeyecek bir çocuğu sever gibi
oysa büyüyor o çocuk
ve
sığmaz oluyor odalarına
kelimelerin...
ardından
vakti geliyor
bir ayrılığın daha
bunu herkes biliyor...
bir ayrılık daha
hüznün limanında
hazırlık yapıyor
son yolculuğuna...
Soru yok
sorgu yok
sadece ölümü
yalnızlığın...
sadece gidişi
şimdilik...
dualar okunup
tütsüler yakılarak
dönüşü olmasın diye
cılız
şakrak
aptal
hayatlarımıza
tıpkı
sinekler gibi...
Aniden
bıçağın parıldayışı yansıyor aynadan
yalnızlığıma sarılıyorum
sımsıkı
ve gelen ölümüne ağlıyorum
usul usul
Oysa
öylesine bir içtenlikle bakıyor
gözlerine
gözlerimin...
ve gülümsüyor
acır gibi
bir pasta gibi şişen ömrüme...
sıcacık
kanı
yavaşça
ellerime bulaşıyor...
Yeniden gelecek
ve
onu yine öldüreceğim...
yer açarken ölü bir çocuğun bedenine
gizli gizli
yeniden
ve
yeniden
hep sizi düşüneceğim.
Sizi;
gidenleri...
-L-
(18.05.2012-Barcelona)