Gökhan'a Prelude
Bir sevgiliyle ayaküstü sohbete
indirgenir
dostluklar
çerezin yanındasındır
içkisindir
kızartması patatesin ya da
bir kızgınlığın ateşinde
mısır gibi patlarsın
ve düşersin sokaklarına yalnızlığın yeniden
tadın
kor demirinde kalır
anıların
sonunda öpücükler verilir
sevda sözcükleri kurulur aralarında
sen
sıkışıp kalmış bir sokak gibi
nefes almak için borçlanırsın
koca koca caddelere
sosyalleşen bir damarın en kılcalı olursun
ilk kertesinde
dolaşımsızlığın
kesilip atılan
ve herşey bir dostun
gerçek ölümünü anımsatır
kanla
yitirişini canını
ama anlatamazsın
ama hep yağmurlardır suçlusu kayıpların
kendi susuşunla yaşayamazsın
unutmak
sadece geçici bir tünel açmak olur
havalandırmasına kalbinin
bilmediğin planlar içinde
yavaş yavaş batarken
tahta parçan
ki kıymetlisi kimi zamanların
ki alımlısı
vitrin camlarının
soluksuz
gökyüzüne bakarsın
yiterken
gözlerin
saydam sularda
oysa bir trene binip gitmek
oysa bir uçağa atlayıvermek...
kaçmak yani!
ama
bu kez
ardına bakmayan değil
ard da kalmak
kısacık kaderi
o
şen şakrak
tahta parçasının
gömülüyorum sulara
gözyaşlarımla örüyorum
kendi mezarımı
Gökhan
neredesin
bak geldim!
Beni al!
huzurludur
senin olduğun heryer
cehennem olsa da o odalar!
-L-
Ağustos 2012-Barcelona