Nuri Ziya Aral

Bana Rakı, Peki'ye Kek...

Masanın ortasındaki kayık tabakta uzanan, neredeyse iki kiloluk Gridanın, birkaç gün önceki bereketli seferimin avlarından olduğuna, hiç kuşkum yoktu. Yine bir kayık tabağa oturtulmuş ve yenecek yeri kalmamacasına yakılmış Istakozun, alevli servis amacıyla Pis Murtaza'nın motosikletinden çekilmiş, yağlı benzinle tutuşturulduğu na da...
Ama nedense, suratıma doğrultulmuş

Son Kez Açtı Krizantemler...

Yatacağım yerin gösterilmesini beklerken aldığım sabahın köründeki içki önerisi, canımı fena sıkmıştı. Kötü kötü bakarak, anlaşılmaz bir şeyler homurdandım.
Tamam, tamam... diyerek kesti homurdanma mı. İçkileri ben hazırlarım, hem niye çekingen davranıyorsun ki? Dur da, sana giyecek rahat bir şeyler getireyim.
Az sonra, kendi

Bir Büyük Rakı, Biraz Kavun...

Önce Nurcan girmişti içeriye. Her ne kadar inleye inleye yerlerde kıvranıyor duysam da, anadan doğma olmamın getirdiği pornografik görüntüm Nurcan'ın acıma duygularını yok etmiş ve iki eliyle birden yüzünü kapatarak, ırzına geçiliyor muşçasına çığlıklar atmasına neden olmuştu. Çığlıklarla birlikte de, Faruk daldı odaya
Bu sefer de

Bu Seferlik Benden Olsun...

Kitaplardan birisinin arasından, belki sekize katlanmış kocaman bir kağıt çıkartarak yere yaymıştı. Sonra da elleri ve dizleri üzerinde dört ayak pozisyonuna geçerek, biraz sağlıklı ve cinsel güdüleri normal olan hiçbir erkeğin katlanamayacağı bir görüntüdeyken, bakınmaya başladı kağıda. Derin bir iç çekerken sordum,
Ne yaptığını söyler misin

Başa Dön