Cordelia! Babasının Küçük Kızı…
Sevgi, suskunluğu tercih etmek mi hayatı pahasına, hükmü verirken acele etmek mi? Abartılı sözlerin arkasına saklanarak, bildik bir hayatı kabullenmek mi yoksa?
Sevgi, suskunluğu tercih etmek mi hayatı pahasına, hükmü verirken acele etmek mi? Abartılı sözlerin arkasına saklanarak, bildik bir hayatı kabullenmek mi yoksa?
Ve şimdi ne önemi vardır, sarışın bir çocuğun gözlerinden güneş çalmanın. Vaktin yoktur deli rüzgarlarla savaşmaya. Alnında ezeli bir dünya yorgunluğu...
Hayallerinin ve kaygılarının sevgilisinin, bu zamanda nasıl bu kadar masalsı olabildiğini, ne başkasına, ne kendine, ne de kalemine anlatmak imkansızdır artık.Tek istediğin sonu yazılmayan bir masalın kahramanı olmaktır.
Bir ismi kaldı aklımda. Bir de bakışlarındaki yazgı. O bana yasaklı, ben onda saklı. Bir unutuş cümlesinin baş harfiydi ismi. Şimdi gül fırtınası gönlümde; bir can yitiği…
Mevsimlerden hazan şimdi, iğde kokularıyla ruhumu saran. Ve buruk bir gidiş; öylesi serilmiş boylu boyunca... Sessiz bir eksilişsin ömrümden.
Bende yaşayan ama beni yaşatmayan acımazsız duygularımla geçiyorum herşeyden. Ruhum yorgun, suskun, aldanmış bir hayatın esiri.
Serseri aşıklara özgü anlamsız davranışlarımı hatalarımdan ders almak için kullanırım. Ama ruhumun feryadı bilgelerimi şaşırtır. İnsani olan duygular, sözcüklere dökülmüyor ve bilgelik gerektiriyor bazen...
Dilimdeki çekingenliği de anlar mı bakışların? Öyle bakma diyorum sana. Dalgınım... Ürkek zamanların hırçın çocukluğunu taşıyor yüreğim. Yenilgileri kabul etmeden..
Sakın! dar vakitlerde giyindiğin hıçkırıkları da alıp yanına, vicdan azabı olarak çıkma karşıma...
Adın bir "hoşçakal" oldu dudaklarımda...
...O kadar uzun yıllardan sonra kalkıp gelmek zordur şimdi bilirim."Tüm yaşananlar, yaşanmamış gibi sanki.Tavşan kaç,tazı tut" bunu da bilirim.Gönlümün değdiği her gönülde,incinmişliği,yalnızlığı,çaresizliği görüp, süzdüğümde hayat süzgecinden kendimi ;öğrenilenler yorarmış insanı.Bunu da bildim öğretmenim. ..
...Birde hüznü bırakmalıydım sana.Gülsen de makberde açmış güller kadar mahsundun.Kutlu Dağ'ı tırmandıktan sonra içtiğin zemzem kadar berrak...
...Her öğrendiğimiz düşünce sürecinde;bir adım daha atmışızdır sonsuzluğun ilahi zenginliğine.Ve etrafımızdaki sınırları biraz daha güçlendirmişizdir düşüncelerimizle...
kimselere söylemeyeceğim ismini.bir giz olacaksın içimdeki...
Tanrı' nın izini bulmak, kendi dışımdaki gerçeğe; uzun zaman insanlardan gizlenmiş bir gerçeğe dokunur gibi dokunmak, giysinin eteğinden yakalayarak yüzündeki peçeyi çekip almak ve yüzünü insanlara göstermek isterdim. Ama kendi kendimden başka birşey bulmak yokmuş kaderde...
Nasıl gidiyor?
Kalbin nasıl?
Bilmiyorum.İnsanoğlu dinle!
Senin içinde su, ateş...
Ve sonra kül...
Ve külün içindeki kemikler.
Kemikler ve küller!
Gerçekliğin içinde veya...
Hayalimde değilken, ben neredeyim?
İşte yeni anlaşmam:
Geceleri güneşli olmalı...
Ve Ağustos da karlı.
Büyük şeyler sona erer...
Küçük şeyler baki kalır.
Toplum böylesine parçalanmaktansa...
Yeniden bir araya gelmeli.
Sadece doğaya bak
Hayatın ne kadar basit olduğunu göreceksin.
Bir zamanlar olduğumuz yere dönmeliyiz...
Yanlış tarafa döndüğümüz noktaya.
Hayatın ana temellerine geri dönmeliyiz...
Suları kirletmeden...
Deli bir adam size...
Kendinizden utanmanızı söylüyorsa...
Ne biçim bir dünyadır burası!
Şimdi müzik
Müzik!
Ah... Anne!
Başının etrafında dolaşan...
Ve sen güldükçe berraklaşan...
O hafif şey havaymış.
Ankara
su gibi...
Çalgısız çalgı... Seni çıkardığı seslere hayran bırakan. Ama seslerin önemi yok benim için. Ben kendinde kendini taşır görmek isterim yine kendimi...
Antoine Saint-Exupery gönlümde milat...