Ayşegül Tezcan

Sisli Bir Hayaldir Yaşanan

Gerçekler soğuktu ve üşüyordu kadının elleri. Saçlarına dolanırken sevda kokusu, terk edilmeyi öğreniyor mavi bulutlardan. Toprağın ve sonbaharın cesur kızı oluyor “Eylül”… Yanıp tutuşurken hüzünler, adaklar adıyor çocuksu sevinçlere… Düşlerine yanaşıyor, hazana dalaşıyor gül yaprakları. Gözlerinde bir damla yaş olurken özlem; ”Ben Eylül’üm” der genç kadın savrulan hırçın

Bir Düş Bağışla Bana

Kalbinin en ıssız mısralarında çıplak ayakla geziniyorum yaprak yaprak. Her imgenin boynunu büküp sevdayı yaralıyorum harf harf. Martılar süzülürken dalgaların sırtından, hüzünlü bir rüzgarda dağılıyor dört tarafı denizlerle çevrili umutlarım. Düşlerimin zenginliğinde… Varlığının yoksulluğunda… Züleyha’nın ilk duası gibi dilimdesin yar. Yitirdikçe kendimi, yokluğunun yangınında… Sukut ile gözyaşıma düştükçe,

Eski Bir Kente Gömüyoruz Düşlerimizi

Ölüm ve yaşam arasındaki gelgitlere kapılıyorum yokluğunu şiddetle duyumsadığımda… Adımlarının ardında toza toprağa karışırken düşlerim, harflerinin güzelliği geçiyor içimden… Şimdi neredesin… Ne yapmaktasın… Hangi mürekkebin sessizliğinde susmaktasın… Bilmiyorum…

Hüzün Akar Ömrümün Yanaklarından

Umut gelirdi ve siyah beyaz bir akşam olurdu benim dünyam. Bahçemdeki çınar ağacı, gün boyu biriktirdiği kuşların sevinci ile uzanırdı düşlerime. Gözlerinle söyleşmeye başladığımda ayışığı rengiydi gözlerim, saçlarım gecenin karanlığı kadar siyahtı. Parmak uçlarına bir öpücük kondurur bana uzatırdın, sevinç kokardı o an avuç içlerim. Ellerim ellerin kadar

Düşlerin En Güzeli / Yağmur Islaklığında

Dalgaların çarptığı yüreğini toparlıyordu kadın o sonsuz kumsalda… Hüzzam şarkıların nağmesiyle, dilinden dökülen sevda sözleri bağrında yankılanıyordu mehtabın. Gri kayalıklardan kopan rüzgar, kollarını kadının ince beline doladı. Hazanın hüznünü taktı boynuna mercan bir kolye gibi, gözlerini okşadı bakışlarıyla. Gülümsedi arzular, lakin uzaktı ufuklar. Sararıp solsa da hazanı, gül

Yıldızlara Benzer Gözlerin

Yıldızların altında gezmek için geceleri beklemiyorum artık,
Hüzünlü kirpiklerinin ardında, en ışıltılı yıldızlara benzer senin gözlerin…
Onlar hiçbir zaman sönmez gökyüzünün topraklarında…

Sustukça Yankılanırsın Semalarımda

Pencerenin pervazında nazlı güneş, alaca bir karanlık namluda… Yüreğimdeki koyu gölgenin müsebbibidir yokluğun… Affet, kanayan güllerimle bir mum ışığının karanlığında büyüyor yüzünü göremediğim hüzünlerim. Dindiremedim acılarımı affet baş edemedim kendimle.

Bir Umut Vakası

Sözcüklerimi önüme dökerek sana gelen yolların ortasında yürüyorum yalınayak… Dudağımda; hasret kokan o hüzünlü deli kız türküleri… Rüzgar bıraktığında ellerimi saçlarımın her bir teline dolanıyor güzüm ve ben adını heceliyorum mevsimlere. Özlemli avuçlarımdan döküyor kelimelerim, dinle. Bedelsiz seven ve sevdası uğruna canını kurban etmeyi göze alan umutlu bir

Sisli Bir Hayaldir Yaşanan

Hüzünlü bir şehrin kenar mahallesinin çıkmaz sokağında, bir sessiz filmdir terk ediş. Gönülsüz de olsa uğrar yürek. Gökleri kıskandıran, tüm Leyla’lara meydan okuyan bir avazdır duyulmayan. Meltemle dalgalanan eğreti perdenin arkasında görünen muamma bir sevdadır.

Saçlarımın Rüzgarına Bırak Düşlerini

Yorgun, argın şiirlerle yalnızlığıma sesleniyorum her gece. Göğsümde bir sıkıntı büyütüyorum hüzün mavisinde… Sustukça sus’uyorum ve susadıkça sana yazıyorum. Uykularımı böldüğün yerden kanıyor gecelerim duyuyor musun... Karanlık hayallerimle tutuyorum ellerinin mevsimsizliğini. Her sabah yalnız uyanıyorum, sessizce ağlıyorum, hala yaşıyorum neden… Uğruna verilmemiş bir can ne işe yarar bu

Hüzün Gözlü Deniz Kızı

Ayrılık acısıyla ağlardı hüznün içinde yüzen deniz kızı her gece… Tahammül edilmez bir yokluktu avuçlarındaki titreme. Hasretli gözyaşlarıyla engin denizlere açılırdı gerçeklere meydan okuyarak. Cesur yüreği ile kucaklardı denizin hırçın dalgalarını. Bakışları; suskun bir güz güneşi, her gülümseyişi; bin yıllık figan olurdu yıldızsız gecelerde, vuslatı bekleyen yüreği biçare…

Sanadır Arz-ı Halim

Her dalında çiçekler açan bir bahar olamadım ömrünün son deminde affet… Lakin yüreğin yüreğime değdiğinde duyamadığın sessiz çığlıklarım karışırdı geceye, hiç bilmedin. Nefesin saçlarıma değdiğinde rüzgarlı bir Eylül gününde buldum kendimi. Gözlerimi çaldı yağmurlar, ufka bakan kirpiklerimden özlemler akıttım sana doğru. Sevdalı bir mektup olup savruldum, ümitsiz bir

Başa Dön