Yüzümü sesler bazen çiçekler
Karaköy’de sahipsiz adımlarım ve ben
Gri duvarların arasından denize koşarım
Çiçekler; kimselere görünmezler
Ahir zamanlardan hikayeler birikir
Kaldırım aşkları ve düş kıyımları
Bir kadın koşaradım giderken
Kırmızı pabucunun tekini düşürür caddeye
Dükkanlardan meraklı bakışlar
Dükkanlardan eksik hayatların arzu büyüten çığlıkları yükselir
Tramvay için alınıp unutulmuş bir biletim ben
Kim bilir hangi sebepten kullanılmamış
Buruşmuş, kıvrımlarından özür dilenmeyen
Birilerinin cebinde hikaye olmayı bekleyen
Karaköy’de sahipsiz adımlarım ve ben
Esnaf lokantalarından yükselen yalnızlık kokusu
Tünelden şehre oluk gibi akan yoksulluk
Bir de göçmen kuşlara söylenen türküler
Etrafımızı yarıp geçer
Neye darıldın bu kadar soysuz gözlerim?
Şehre bakıp kanayacak ne var?
Yalnız duvarların dökülmüş sıvası, sen
Erken açılan ucuz birahanelerin süprüntü efkarı, sen
Kıyıda balık tutan, köprü altında sevişen, banKlarda uyku peydahlayan
Keskin bakışlı adamların hüznü sen
Hayatı akıtıp sonsuz yapan kudret
Bizi en dipten alıp göğe vuran tahtına yenik iktidar, sen
Bu akşamüstlerini, bu denizi, ömrümüzün tek dizesini
Düşlediğimizi, bildiğimizi bize unutturan sen,
Neden nefesimizin sızdığı her yerde varsın?
Karaköy, yalnız adımlarım ve ben
Bu şehir, bu yıldızlar, bu fırtına, bu kehanet, bu aşk izleri, bu ömür yığınları,
Hepimiz,
Hepimiz alacaklıyız bir şeylerden