Sayfaları ıslak, sararmış bir kitaptın bana geldiğinde
Ne yorgunluk!
Seni alıp deniz kıyısına indim
Gidecek başka yerimiz yoktu
Kırgın bakışlarımızı böyle kucaklayabilecek
Biri daha yoktu
Olsaydı kullanılmamış bir gök bulurduk kendimize
Kurumaya bıraktık geçmişi
Yağmur günlerdir dinmiyor bu yüzden
Sana ince kâğıtlar gibi öldüğüm gecelerden biriydi
Ne yapsam boşluk doluyordu içime
Yazamadığım tüm sözcükler benimdi
Beni senden koruyamadı yaralı inimde
Sevelim dedi bir adam
Bakışlarını içine gömerek
Gidelim dedi sonra
Bir saçak altı bulalım kendimize ölecek
Hiçbiri olmadı
Ben seni sımsıkı tutarken elimde
Boşlukla kanayan avuçlarımı buldum sadece
Bir gece öylesine kurduğumuz bir hayale tutundum
Bütün gidişler eriyip aktı mahremimde
Seni götürdüğüm deniz gözyaşımı istiyor
Vermeli miyim?
Teslimiyete harcayacak günümüz kaldı mı?
Sana öldüğüm geceler bir pusu gibi peşimde
Bakışların dünya için yanıp tutuşuyor
Bana yer yok derininde
Kimsenin kimseye yeri yok üstelik
Dünya dar geliyor ölümlülere
Bu kez seni alıp yapayalnızlığın dibine götüreceğim
Kalbim bir meczup gibi sürgün olmayacak tanımadığı denizlere
Unutacağım söylediklerimi
Dediğin gibi olsun
Islanan yanlarımızı alıp götürsün bu telaş
Bilinmeyen için kanamayalım yitik paralellerde
Ete oturan bıçaktır bakışların, oturmuştur kalbime
Peki ya bu ne olacak?
Onu benden alıp nereye koyacaksın?
Kaç yağmur var, kaç gece, kaç sokak, kaç beden daha geçecek içinden
Nereye gideceksin,
Hayatın öksüz bıraktığı bedeninle