yoktuk biz varolmanın içinde. bir biçim yokluğundan yahut hacim kaplayamamış olmaktan değil, tersine kaplanılan hacmin başka varolmaları işgal ettiği düşüncesinden yoktukbir yerde.
yoktuk bir yerlerinde var olmanın. sustuk, mecburen, mecburken susmaya. sus doğmuştuk belki ve sesimizde yoktu içimiz olmayan her yerde. ve biz yoktuk hacmimizden başka ki boşaltılmış içiyle bizdik biz, dolu kalan yanlarımız görünmemeliden gelindikçe.
sesimiz dolu yanlara ait gösterdikçe yüzünü, kupkuru dudaklarımıza yalnız yankılar dokunacak bilyordukda, bilinmezdik içimize vurulmuş kilit kırılmadıkça.
bilin, bildikçe yücelin, bilindikçe, bilindiğinizce, bildiğimizce. ve bilmeye çalıştık boş kalmasın diye doldurulmuşluğumuz, bilemedik. hiç var olamadık, olamadım ki bilemedik var olmayı, vakit bulamadık ezberinden yokluğun.
ve virane bir saray soytarılar beklerken, bu yok yara içinde bir var irin tortusu olabildik ancak.
Yoktuk Biz...
yokla varın karmaşasında söylenene uyuyoruz söylendiği müddettçe