en derunumda bir haki saray
yahut fildişinden bir aşk kasrı
karılıyor kucağında sonsuza
ellerin katıksız harcımdır
kavsına takılıyor bir yok ezelden
yüzü sapsarı kesilmiş
gümüşten bir nakış
kepazesiyim bu has odanın
bir düzlüğü var’a bir çıkmaz sokağıyım
g/izliyorsun
bir kabristan kadar ıssızlığımı
alevlerine bürünmüşüm kavsında
söndür beni ateşinle bir teneşir sessizliğine savur
sözü bitmeyen tek dudağa
bu kavruluştur
işrette koyup gidişin yüzyıllar önceydi
beni o kadar yumuşak soluyordun ki
taşlara can işleyen nazarınla
bir oyun gibi çiziyordun gölgemi
şimdi bir o kadar sert, titretmeden savur şavkına
ellerin titremez bilirim kaymaz bakışların
aşkla sıvadığın bu has odada
vartalara öykündü başkalıkların
bu savruluştur
ve göğünde aşk talimiyim kıskanç Hera’nın
şimdi izle kavsından süzülüşümü
bir kuru yaprak gibi
titriyorken arzında
bir yaylım ateşi çokdan
yoka
bu yokluğundur
meczublar sırtlamışken ayrılığımı
evrenin sınırsızlığını biçiyorum mızraklarınla
hiçliğe kesiyorum hicabımı
her sevgi içinde kabus kesilmiş seyirle
yokluk ülkesinin köşe taşlarına
tek hamlede mıhlanıyorum
bu susuzluğumdur
ben binler sana çoğaldım
sonsuzluğum
sen içinde ben olmayan katığım
ayak izini can gözüme sürme diye çektiğim
hadi al canımı katar katar
savur gök kubbenin dağıldığı yadına
çöz bendimi
yeter
yeter
tek mısraya sığar gider varlığım eğleşir
bir senin kavsında
ihtirasla seçilmiş bir kurban gibi devleşir
gecem gülüşlerinle ılık ılık seyrelir
ken
aşk çığlığı heybetin
beni böyle uluorta ele verir
yalnızlığın ruhuma döküldüğü çeteleden bir nehir
bu hiçliğimdir
ve dize getirir feleği
günüme astığın boranlar
ki soluksuz seyre durmuş arzında
bu çölü de denizlerine eğdir
paramparça kıyışlara susadığım
hadi şimdi gerek ahlarım gülizara çevir
cennet toprağından bir avuç
yüzüme saçtığında
dağıldı gökkubbe altında ne kaldıysa
ve
ölmem kasrında ölüm yok
ben bir ok’sam
tuzağına her sefer
bir daha
bir daha bizarım
ne sonum var ne başım
ne yakınım kaldı ne uzağım
savrulduğum ellerindir
tutamadığım gülberg şimdi
gerek zerre zerre vuslatında yitir
sen tutunduğum yay
kıvrıldığım hece
bu diyemediğim arzuhalimdir
tınlıyor hiçlik cankulağımda
duyuyorum seslerini kılıçlarının
bu yok tepesinden sana sözüm var
meczublar bölüşmüş sancılarımı
seyret bu aşk kasrına binler kepaze sığar
bu sonsuzluğumdur