kırıldığım dallarını aşılama artık
meyve vermez sürüklenen yağmurlar
yalnızca götürür silip
sen bahçe kapımı süpürürsün
eteğinin renklerini akıtırım elime değen nehire
temiz olmak için ne kadar pislendiğimi söylemeden
süpürüşünün dalgalarını hissederim gövdemde
neden sonra sen gidişe yanaşınca
sustuğum zaman susmamak üzerine düşen kavruk buğdayları
masamda görmek için ve seni
alıp gitmek için buradan
öyle kuşları uçurdu ki kalbim
tekrar toz ve is yaptı yerlerimi
aşık kaldım bir gece daha yatıya
"göğsünün inip kalkması insandan gösteri
çalakalem bir çalışma gibi tuval gösterişli"
derken lafa girer şiirimi gasp edersin
iki anlamlı kelimeler, tezat ve tevriyeyle
-bu kim ile kimi alıp giden bir kısıklıktır
boğazımız ve kalplerimiz üzerine denemeler yazanlar
siz ne bilirsiniz gökkuşağının düşünü?
düşün gücüne, hırçın göğsüne inip kalmak kalır,
seninle birlikte sorarım hesabını molyerlere
aşık kalırım psikoz bir bakış ile boş duvara
hesapsa veririm:
"ıstırap çeken tersanelerde kaybettim ben yalnızlığımı
çok olmaya çalışır dururum kalabalıkları severim
yalnız, yaşamak için yaşarım bazen"
aklım kalbini doğuruyor dakika başı yüz yirmi kere
sende,
sanki alıp götürecekmiş gibi bakma bana
içim kabarıyor sulak alanlarda besleniyor insanlarım
yalnız görmek için bakarım bazen
bazense bakakalırım...