YARININ ÖLÜSÜYÜM BU ŞEHİRDE
Yarının ölüsüyüm bu şehirde
Tülle peçelenen güneşe dönüp sırtımı
Tökezliyorum huysuz bir acının adımlarında.
Sol yanı dilsiz,
Sahra çölünde bir bedeviyim.
Yırtıldı umutlarım,
Yazgının boyun borcu ödediğim.
Hedefsiz bir taş gibi
Fırlatıyorum feri sönmüş gözlerimi göğe...
Dönüşsüz yolların başlangıcında
Acının parlak kristaliyim.
Gözyaşı kıvamında bir leke bulaştı
Tavanarası anılarıma bu zindan gecede...
Çekin çürük tenlerinizin kokusunu
Yetim bir çocuğun ağzındaydı öpüşlerim
Eğri bir acı yerleştirdiniz dudaklarıma
Ruhuma özenle çivilediniz öfkenizi
Azgın bir boşluk duygusuyla pençeleşirken ben
Peşimdeydiniz
Cesede üşüşen akbabalar gibi...
Uzak bir ülkenin yabancısıyım bu gece
Bir yıldızın ışığını giyindim
Islak çıplaklığımı soyunup kuytularda.
Kutsayın kirli erdemlerinizi
Aşka aşkım bir kadın
Terkediyor şehrinizi mor şimşeklerle...
Boynu vuruldu aşkın,
Bir firuze soldu batıcı okşamalarınızın kucağında,
Siyah bir kum gülünü buladım
Bir damla şarabın alına.
Sevgisizliğin dişleri kemiriyor şehrinizi
Güneşiniz donmuş
Kara tapınaklardaki sunaklarda
Nefretle kutsanan yüreklerinizin izdüşümünde
Günaha gömülmüş gölgeleriniz...
Palmiyeler doğuyor çöllerimde
Çergelerde geceliyorum
Dipdiri hayallerimin elleri üzerimde.
Kırılgan sizin dokunuşlarınız,
Denizkestanesi gibi ayaklarıma batıyor
Umutsuz haykırışlarınız.
Alınlarınız solgun günahın kara büyüsünde
Kandilinizdeki alevin rengi yalnızlık.
Yitirdiğim yarınlar yok şehrinizde
Yitirdiğiniz aşka aşık bir kadın
Sahra çöllerinde...
Yarının ölüsüyüm bu şehirde.
Bir deniz kabuğunun tırtıklı düşlerinde
Uzandım boylu boyunca tutkumu alıp koynuma.
Aşka sağır kulaklarınızın duymadığı
Haz çıngıraklarım ninni bedenime...
Sevdanın sırça köşküne uyanacağım
Nefret rengi bataklıklarınızın olmadığı
İnci çiçekleriyle bezeli bir şehirde.
Siz boğulurken düş kırıklıklarınızın denizinde
Ardıç kuşlarının melodileriyle sevişen ben
Bakire yarınlara uyanacağım
Bir yıldızın ışığını giyindiğim şehrimde