Nasıl ki her insan bir parça çocuk. Pek öyle göstermese de bedeni, içinde bir parça çocuktur onun ruhu. Onun çocukluğu herşeydir. O kimselere aldırmaz, hatta kimselere acır bile. Onun oyuncağa ihtiyacı yoktur. Çocuksu dürtülerle oyununu yaratmıştır kendisi. Hayatın kendisi zaten bir oyundur ona. Onun oyununun kuralları bellidir. Mızıkçılık yoktur. İstediği saatte, istediği yerde oynar. O oyununu yanında taşır. Her an oyun anıdır. O hazırdır. Dışarda günlük hayat devam ederken, o oyununun başındadır. Hep bir oyunu vardır oynadığı. Aynı anda iki oyun oynamayı beceremez. Bir oyun bitmeden diğerine geçemez. Oynadığı oyun hayatının her anında vardır. Oyundan çıktımı ütülür...
Her ne kadar bir parça çocuksa, okadar bir parça yalnızdır. Vurgundur yalnızlığa. Öyle çok inmiştirki yanlızlığının derinliklerine, onu koparıp alamazsınız kendinden. Her insanın bir parça yalnızlığı vardır. Herkesler bunu göremez. O herkeslere de acır. Onun yalnızlığı herşey olmasa da, çok şeydir. O yalnızlığından vazgeçemez. Vazgeçerse o yaşamaz, ya da mutsuz yaşar. Her ne kadar bir sevgiye sığınıp düşlerini paylaşmak istesede, ihtiyaç duyar arada yalnızlığına. Yalnızlığında kendine sarılır o. Kaptırıp kendini yalnızlığının derinliklerine, kendiyle yaşar önce. Döner sonra derinliklerinden zamanı yaşar, paylaşır...
Kızdırıldığında kendine döner. Boşuna da koşmayın peşinden, yetişemezsiniz...
HÜZÜNBAZ