Yana Yana

yazı resim

yazının yüzüne yanan

çoban ateşi hayat

yazgısı ıssızlarda

taş olmuş sabrı

yalnızca bakar görmez

Olimpos’tan atılmış

dilenir köşe bucak

kör bir tanrı

sarı bir çığlıktır uzar

yaşamak

kara yazgı

kül

rüzgâr

düş

sanrı

bacası tütünsüz

taşı göğermez

bekleyiş sonsuz figan

ademden eski yaşı

dededen toruna

kaç ömrü sarar

yağmalar

iflah etmez

omzu umudun

bekleyiş yanırı

uçurumlar zirvesinde

solumak

mücrim yara

kandan kına kara kara

hep zulum saltanatlar

dar dünyanın ta dibinde

yazgısı kanayak halklar

söylesin bilen varsa

bizi kim ayakta tutar

sevdadan başka

bizi kim yıkar

kıyametler birikir her ah

saraylar yerle bir olur

bülbül ahın tutar bir gün

gül dikenden hesap sorar

bulutlar devşirirdi

koca gürgen ormanı halk

akıl almaz tahammül ey

bunda bir aşk var

sökülmüş kapıları

camları kırık

tavanı yıkılmış hayat

yağmurlar çile yağar

ey sevdayı acıya yaşıt kılan gül

kaç cehennem

ve hangi nar

kızarttı kanatarak

şu yar goncası memeni

biz acıdan yoldaşız

öfkemiz kardeş

her gönül

kendi gözyaşlarından akar

bir kadim çileydi

paslı karanlık

zincir sesleri

katledilmiş şarkılar

saçılmış sokaklara

zulum ki

her ömre

kendi çıkmazlarından kilitler vuran

kaç adem görmüş geçirmiş

hala ayakta

böyle kara suskularda

taş altında kurbağalar gibi

yaşamak rezaletti

dişlerini sıka sıka

kara yazgı bırakarak dededen toruna

yaşamak

mezelletti

esaretti

illetti

bu cehennem sultasında

iki acının buluşmasıydı aşk

iki yalnızlığın

sarılıp

ağlaşmasıydı

ıssızlığın ortasında

iki kerpiç evin

dayanmasıydı

iki dalda gül olmaktı

iki yeşil dal olmaktı yaprak yaprak

kesilmekti en körpecik yerinden

kurumaktı ıssızlarda

iki kuru dal olmaktı aşk

yanmaktı

ayrılık ateşinde

yana yana kül olmaktı

kül olup da bir olmaktı aşk

kül olup da savrulmaktı

yurtsuz bir bulut sonsuzda

gidecek yer bulamaz da

sancıdan kıvranır durur

menzili yitik olana

gece kara

gün kara

sonsuzda bir bulutun deli düşü aşk

her akşam kanamakta

her sabah kanamakta

kanaya kanaya bir vatan aramakta

bülbül ahın tutmuş

gül kızıl yanar

bağrımda hançer kesildin ey yar

düğüm düğüm boğazıma tıkanan efkâr

hayat mı ahu zar

ölüm mü firar

ağlasam

bağırsam

ateş kussam öfkeden

beni kim duyar

bu çile harmanında

yana yana aşktan başka

bizi kim ayakta tutar

gül de bir gün

kül kesilir

savrulur

hayat beni sana vurdu

yarana kurban olayım

bilirsin bu zulüm devranlarında

her aşk biraz öksüz doğar

nasıl olsa acı yoldaş kalbime

sen kanama

ben kanayım

yanayım

hicran olayım

çağırdım bir ömür sana

zay oldu yıllar

duymadın

yüreğinden sakatladı

aşk satılan kaldırımlar

ömrüme kırk düğüm oldu

deli yollar deli yollar

aşkım yara vurdum hayata

sarmadın

yağmur damlandım sonsuzda

rüzgarlarda kum zerrendim

savruldum karanlıkta

elsiz kolsuz çarpa çarpa

yandım ey yar

görmedin

Adnan Durmaz 13 ekim 2006

Başa Dön