bıçaksırtı bir hayatı seçmek kendine
tutulmuş sokaklardan geçmek
sorgu odalarının müdavimi yıllar yaşadık
gövdemiz baştan başa zulüm izleri
sen yüzünün uçurumunda rüzgarlar saklayan dostum
bize göre değil bu devran
bir bulutlarını sevdim dünyanın
gür ve köpük küpüğe akan sınırsız
ve ay ışığını bir de
işte öyle sev beni
başka bir şey istemem
devasa bir bataklıkla beslenen kalabalık
nasıl özveri ürettir bir ağaç vakurluğunda
her bahar silgisiz bir şiire başlar yeniden
her gün başka bir gülüşle mütevekkil
alabildiğine karşılıksız
alabildiğine yürekten
bir ağaç gibi sev beni dostum
çünkü kalbimde
aynı ulu çınarı büyütürüm seninle
örümcekler gibi tutunmak umuda
örümcekler gibi kementler dokumak yoktan
her koşulda doğan gün gibi berrak
ve ağlamak kadar yürekten sev beni
çünkü gülüşler sahtedir bu devranda
bakışlar yalan
sözler düzmece
beni ağlamak gibi sev
çünkü kalbimde
gözyaşıyla yıkanmış
bir yer ayırdım sana
yoldaşlarımızı astılar bizim
kanla yunmuş şafaklardan geliriz
nice dostlar bıraktık faili meçhullerde
ve halkını sevmenin bedelini
ödüyorsak hala can vere vere
kahpelikler ortasında
adam gibi gülmeyi
en çok biz hak ediyoruz
beni
yoldaşların
gülüşleri kadar aydınlık sev
çünkü
o gülüşler
kalbimizi ışıtır hala
dostum diyorum sana
yaramsın ve yarimsin oysa
neden aşk
dostluğu büyütmesin yediveren toprağında
öfkeliyim
bunca aşağılık
insan içinde
sözcüklerden ateş yaratan kimyayı icat ettim
tıpkı
acılardan ve akkordan
imge damıtan örs ve çekiç
nasıl ki kalbimin
tam alnında kuruluysa
devran görmeli ki aşk
acının ve yoklukların
en kıracında
nasıl çiçekler açtırmakta
devran görmeli ki
bu aşağılık düzenin
yükselen değerleri
fiyatı olamıyor
bir tek bakışının bile
beni öyle sev işte
adnan durmaz